Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
* Doğru olmakla birlikte başkalarının işine gelmeyen sözleri söyleyenlerin sevilmediğini anlatan bir söz.
* Sözünü esirgemeyen, doğruları konuşan cesur kişi; başkasının yalanını hatalarını onların yüzlerine vurursa, o kişilerce sevilmez ve sürekli rahatsız edilerek, bulunduğu yerden uzaklaştırılmak istenir.
Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış
* Aç olan kimse, kendisine ne kadar rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez.
* Bir şeye ihtiyaç duyan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz
* Alın yazısı ne ise o olur.
* Allah, her kulunun ne kadar yaşayacağını önceden kararlaştırmıştır. Süresi dolmadan hiç kimsenin yaşamasına son vermez.
* Allah ahirzamanda ruhları yaratırken hangisinin ne zaman dünyaya geleceğini ve ne zaman öleceğini alnına yazmıştır. Bunu hiçbir zaman ne erkene alır, ne de geçe. Kişiler yazılan kadarını yaşarlar.
Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez
* Çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır.
* Aile reisi olan baba ne kadar çok çocuğu olursa olsun, onları en iyi şekilde yetiştirmek için gerekenleri en iyi şekilde yapmaya çalışır, fedakarlık eder. Fakat çocuklar büyüyüp kazanç elde etmeye, kendi ayakları üzerinde durmaya başladıklarında, yaşlı ve yoksul düşen babalarının ihtiyaçlarını karşılamaktan, ona yardım etmekten kaçınırlar. (Böyle evlatlara nankör denir. Bu tipleri ne Allah sever, ne de kullar. Çünkü babasına merhamet etmeyen, kimseye merhamet etmez.)
Boğaz dokuz boğumdur
* Bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir.
* Bir sözü düşünüp taşınmadan, içimizden geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan, doğuracağı sonuçları hesaplamadan, düzeltmeden söylememeliyiz. Ola ki istemediğimiz bir sözü ağzımızdan çıkarmış olabiliriz. En doğrusu, uygun biçimi bulduktan sonra söylemektir.
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz
* Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan birçok kimse birden getirilmemelidir, bunlar anlaşamaz ve birbirlerine düşerler.
* Her tedbir, tehlikenin büyüklük oranı düşünülerek alınmalıdır. Gücü büyük olan tehlikelere küçük ya da zayıf tehlikelerle önlenemez.
* Bir işin başına, birbiri ile anlaşması mümkün olmayan birden çok yetkili kimse getirilmemelidir. Çünkü her biri bir yana çeker, anlaşamaz ve birbirlerine düşerler. İşi aksatıp geciktirirler.
Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer
* Bir şeyden yoksun olan kişinin gönlünden hep o şeyden bol bol edinmek geçer.
* Yaşantısında bir şeyden mahrum kalan kişinin gönlünden hep o şeyden bol bol almak geçer.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır
* Tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.
* Bir kavgada veya savaşta galip gelmek için tüm gücü kullanmak gerekir. Gücünün sınırlarını zorlayarak mücadele etmek güzel bir durumdur. Ancak mağlubiyetin işaretleri görülünce, saldırıyı bırakmak, savunmaya geçmek, hatta oradan uzaklaşmak da güzel bir durumdur.
Güzellik ondur, dokuzu dondur
* Güzelliğin büyük bir kısmı giyimle sağlanır.
* İnsan ne denli güzel veya yakışıklı olursa olsun, giyim ve kuşamı iyi değilse, çevresindekiler tarafından güzel/yakışıklı bulunmaz. Giyilen kıyafetler ve eşyalar güzel görünmede önemli bir etkendir.
Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda
* Mart ayının dokuzunda bağların kesinlikle budanması gerekir, bu iş gündüz yetiştirilemezse gece çıra ışığında yapılmaya değecek kadar önemlidir.
* Yeni takvime göre 22 martta, eskisine göre martın dokuzu olunca bağların budanması gerektir. Bu işlem, gündüz saatinde bitirilemese bile, gece aydınlatmayla yapılmaya değecek kadar önemlidir.
Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır
* Tanrı, misafirin yediğinden kat kat fazlasını, misafir ağırlıyor diye ev sahibine verir.
* İnanışa göre Allah, konuğu kısmetiyle gönderir. Allah, konuk ağırlıyor diye ev sahibine konuğun yediğinden kat kat fazlasını verir. Bu bakımdan konuk, ev sahibine yük olmaz.