Birinin ocağına düşmek
* Dertte ve sıkıntı olunduğu takdirde dermanın tek bir kişide olup ona muhtaç olunması.
* Birine koruması için sığınmak veya yardım etmesi için yalvarmak.
* Birine yardım etmesi için yalvarmak, koruması için sığınmak.
Örnek: Hanımefendi, gençliğin kadrini biliniz… Ocağınıza düştük. (P. Safa)
Örnek 2: Ocağına düştüm ağam, beni bu işten ancak sen kurtarırsın!
Ocağına incir ağacı dikmek
* Birinin işini gücünü ve ailesine zarar vererek düzenini bozmak zorda bırakmak.
* Birinin evini barkını dağıtmak, düzenini altüst etmek, yuvasını yıkıp toparlanamaz hâle getirmek.
Örnek: Bende senin ocağına incir ağacı dikmezsem dedi, ama dediğine pişman oldu.
Örnek 2: İki yıldır paramı alamıyorum, ocağıma incir ağacı dikti şerefsiz.
Ne od var ne ocak
* Yoksulluk ve perişanlık içinde anlamında kullanılan bir söz.
* Çok yoksul birini anlatmak için “hiçbir şeyi yok” anlamında kullanılır.
Örnek: Ne od var ne ocak, bu soğukta ne yapacak bu insanlar.
Örnek 2: Bu parayı nasıl ödeyecekler, insanlarda ne od var ne ocak.
Ocağı batmak
* Yuvası yıkılmak, işi gücünü kaybetmek.
* Yuvası yıkılmak veya soyu tükenmek.
Örnek: O hainler bizim ocağımızı batırmaya çalıştılar.
Örnek 2: Ocağı batmak üzereydi, eşiyle aralarını biz yaptık.
Ocağı kör kalmak
* Soyu tükenmek, çocuğu bulunmamak.
* Soyunu sürdürecek çocuğu kalmamak, soyu tükenmek.
Ocağı sönmek
* Aile dağılmak, yok olmak, işinden kovulması ve işlerin ters giderek batması.
* Aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak.
Örnek: Aşk tuzakları birçok ocakların sönmesine sebep olmuştur. (F. R. Atay)
Örnek 2: Ekonomik krizler ocakların sönmesine sebep oluyor.
Örnek 3: O hainler bizim ocağımızı söndürmeye çalıştılar.
Ocağını yeşertmek
* Birinin gelmesi ya da bir yerden haber gelerek mutlu etmesi.
* Aile yuvasını canlandırmak.
Örnek: Aşkla, şevkle ocağını yeşertecek birini istiyordu. (Y. Kemal)
Örnek 2: Ocağını yeşertmek için maddi ve manevi olarak hazırdı.
Örnek 3: Her ikisi de ocağını yeşertmek için canla başla çalışıyordu.
Ocağı tütmek
* Kazandığı para ile evini geçindirmek ihtiyaçlarını karşılamak.
* Yaşamını sürdürmek.
* Soyu devam etmek.
Örnek: Ocağının tütmesi için bir an önce evlenmesi gerekiyor.
Örnek 2: Ocağı tütsün diye her işe koşar, üç beş kazanırdı.
Örnek 3: Bu pahalılıkta ocağı tüttürmek de zor.