Mağfiret; Allah Teâlâ’nın, kullarının günahlarını affetmesi, bağışlaması; ilâhî merhamet, gufrân, yarlığama anlamlarına gelmektedir. Diğer bir ifade ile mağfiret; Allah’ın, kullarının işlediği suç ve günahları örtüp affetmesi, bağışlaması anlamına gelen bir terimdir. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki;
Doğrusu Rabb’in, insanların zulümlerine rağmen onlara mağfireti vardır. Rabb’inizi cezalandırması ise çetindir. (er-Ra’d 13/6).
Ey günâhı çok olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz. Allah, günahların hepsini affeder. O, sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhâmet sâhibidir. (Zümer sûresi: 53)
Rabbinizden mağfiret istemeğe ve Cennet’e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennet’in büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar için hazırlandı… (Âl-i İmrân sûresi: 133)
Allahü teâlâ buyurdu ki
“Ey âdemoğlu (insanoğlu)! Sen benden ümidli bulundukça, senden meydana gelen günâhları mağfiret ederim. Ey âdemoğlu! Senin günâhların gökyüzünü dolduracak dereceyi de bulsa, benden mağfiret dilersen seni bağışlarım. Ey âdemoğlu! Bütün yer dolusu günahlarla gelip de, bana hiçbir şerîk (ortak) koşmayarak huzûruma çıkarsan, ben seni bütün yer dolusu mağfiretle karşılarım. (Hadîs-i şerîf-Riyâzü’s-Sâlihîn)
Müslüman kardeşini sevindirmek, Allahü teâlânın af ve mağfiretine sebeb olur. (Hadîs-i şerîf-Kitâb-ül-Metcer-ür-Râbih)
Allahü teâlânın af ve mağfireti o kadar büyüktür ki (çoktur ki), ben suçuma büyük demekten utanırım. (Sa’dî Şîrâzî)
İsimlerinden biri de “Gaffâr” olan Allah Teâlâ, kullarının yaptıkları hata ve günahları bu isminin bir tecellisi olarak affeder. Bu itibarla, Cenâb-ı Hak “Gaffâru’z-Zünûb” (Günahları affeden) olarak bilinir. Mağfiret kelimesinin kökü olan, “Gufrân” da, affetmek, bağışlamak demektir.