Eş Anlamlı ne demek ve Türkçede bulunan B harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler nelerdir? İşte Eş Anlamlı kelimeler ne demek ve B harfiyle başlayan eş anlamlı kelimeler ve anlamları.
Eş anlamlı, anlamdaş, müteradif veya sinonim; yazılışları ve okunuşları farklı anlamları aynı olan sözcüklere denir. Diğer bir ifade ile Eş Anlamlı kelimeler; yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bunlar cümlede birbiriyle yer değiştirdiklerinde cümlenin anlamında değişiklik ve bozulma olmaz. Eş anlamı (Anlamdaş) kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
B ile başlayan eş anlamlı kelimeler
Baytar: veteriner
Büro: ofis, yazıhane
Buğu: buhar
Bucak: nahiye
Birader: kardeş
Bahadır: kahraman, yiğit.
Baba: 1. ata. 2. peder,
Babacan: 1. cana yakın. 2.olgun. 3. kalender,
Babalanmak: öfkelenmek,
Babayiğit: mert, güçlü, yürekli,
Bacak: ayak.
Bacı: kız kardeş,
Badire: felâket,
Bagaj: yük.
Bağ: demet, deste, denk, balya, sargı,
Bağdaşmak: uzlaşmak, anlaşmak, uyuşmak,
Bağfiil: ulaç.
Bağımlı: tâbi,
Bağıntılı, bağlı,
Bağımsız: müstakil, kayıtsız, özgür, hür.
Bağımsızlık: istiklâl, özgürlük, hürriyet,
Bağır: göğüs,
Bağırmak: seslenmek
Bağış: teberru,
Bağışıklık: muafiyet.
Bağışlamak: 1. affetmek. 2.hibe etmek,
Bağlamak: 1. düğümlemek. 2. söz almak. 3. takmak, geçirmek. 4. bitirmek. 5. maaş vermek. 6. tesir etmek. 7. sözleşme yapmak.
Bağlanmak: sevmek,
Bağlantı: irtibat, ilgi.
Bağlılık: sadakat, ilgi.
Bağnazlık: taassup, geri kafalılık.
Bahane: sebep,
Bahis: konu, mevzu,
Bahsetmek: konuşmak,
Bahşetmek: bağışlamak,
Baht: talih,
Bahtiyar: mutlu,
Bahtiyarlık: mutluluk,
Bahtsız: talihsiz,
Bakım: özen.
Bakımlı: mamur, eskimemiş, yıpranmamış.
Başeğme: 1. boyun eğme. 2. başeğim. 3. itaat. 4. teslimiyet. 5. kölelik, eğilme,
Başgöz etmek: evlendirmek, birleştirmek,
Başıboş: 1. serbest, hür. 2. kayıtsız.
Başıbozuk: düzensiz, gelişigüzel,
Başıdinç: rahat,
Başıkabak: saçsız,
Başına buyruk: bağımsız, özgür.
Başkalaşmak: değişmek,
Başkan: 1. reis. 2. şef. 3. önder. 4. elebaşı,
Başkası: diğerleri, ötekisi,
Başkatip: başyazman,
Başkent: başşehir,
Başkomutan: başkumandan,
Başlamak: 1. girişmek, harekete geçmek. 2. muameleye koymak,
Başlangıç: ön söz.
Başlayış: giriş,
Başmuharrir: başyazar,
Başörtülü: eşarplı, örtülü.
Başsağlığı: taziye,
Başsız: lidersiz, öndersiz, amirsiz, reissiz, şefsiz.
Başsızlık: anarşi,
Başşehir: başkent,
Baştan: tekrar,
Baştançıkarmak: ayartmak,
Baştansavma: gelişigüzel,
Batak: 1. bataklık. 2. batmış, faydasız, mahvolmuş,
Batakçı: 1. dolandırıcı. 2. müflis,
Batı: garp.
Batıl: temelsiz, çürük, boş. batır,
Batur: yiğit, bahadır, kahraman, korkusuz,
Batma: 1. boğulma, gömülme, gurup. 2. inkiraz.
Batmak: 1. boğulmak, gömülmek, dalmak. 2. iflâs etmek. 3. çökmek, kaybolmak.
Bayağı: aşağılık, basit, değersiz.
Bayağılaşmak: adileşmek, aşağılaşmak, basitleşmek,
Bayağılık: adilik, alçaklık.
Baygın: 1. süzgün. 2. bayılmış. 3. sevdalı, âşık.
Bayılmak: 1. sersemlemek, süzülmek, mahmur olmak,
Bayındır: mamur, baytar: veteriner,
Bazen: arada, ara sıra, arada bir.
Bazı: birtakım, kimi. 2. arada bir, ara sıra.
Bebe: bebek,
Becayiş: değişme,
Beceri: 1. maharet. 2. ustalık,
Becerikli: usta, hünerli, mahir,
Beceriklilik: ustalık, hünerlilik, maharetlilik.
Beceriksiz: hünersiz, maharetsiz, çalpa.
Bed: kötü.
Bedava: karşılıksız, parasız, emeksiz, ucuz.
Bedavacı: beleşçi,
Bedbaht: 1. mutsuz. 2. talihsiz. 3. bahtsız,
Bedbin: kötümser,
Beddua: 1. ilenme 2. lânet.
Bedel: 1. karşılık. 2. fiyat. 3. kıymet. 4. eşit.
Bedelsiz: karşılıksız,
Beden: gövde,
Bedevi: göçebe,
Beğenmek: hoşlanmak,
Behemehal: mutlaka,
Beher: her bir.
Beklemek: oyalanmak, eğlenmek, gözlemek, ummak,
Bekri: sarhoş,
Bela: felâket,
Beleş: karşılıksız, bedava,
Beleşçi: bedavacı,
Belge: vesika,
Belgin: açık.
Belirgin: bariz, seçkin, açık,
Besbelli, belirli: muayyen, belli,
Belirsiz: müphem, meçhul,
Belirten: tamlayan,
Belirti: 1. alâmet. 2. işaret, im. 3. nişan. 4. simge, sembol. 5. ipucu,
Bellek: hafıza,
Bellemek: öğrenmek,
Belletmek: öğretmek, ezberletmek.
Belli: 1. aşikâr, 2. muayyen, belirli. 3. açık, sade. 4. aleni,
Bembeyaz: apak.
Bencillik: egoistlik,
Benek: nokta,
Bengi: ebedi, daimi,
Beraber: birlikte,
Beraat: arınma, aklanma,
Berbat: kötü, pis, fena.
Bereket: bolluk, verimlilik,
Bereketli: bol, verimli, gür.
Berelemek: hırpalamak,
Berk: 1. katı, sert. 2. sağlam,
Berkitmek: sağlamlaştırmak,
Berrak: duru, saydam, temiz, net, an.
Berraklaşmak: durulaşmak, saydamlaşmak, temizlenmek, netleşmek, anlaşmak.
Besbelli: apaçık, şüphesiz,
Besili: semiz.
Beslemek: doyurmak, yetiştirmek,
Bestekâr: besteci,
Beşaret: müjde.
Beşer: insan,
Beşeriyet: insanlık,
Beter: kötü, berbat,
Beti: şekil, biçim,
Betimlemek: tasvir etmek,
Beyanat: demeç,
Beyanname: bildiri,
Beyaz: ak.
Beyazlatmak: ağartmak, temizlemek.
Beyhude: boşuna,
Beyin: dimağ, beyinsiz: akılsız,
Beynelmilel: uluslararası,
Bezdirmek: bıktırmak, usandırmak.
Bezeme: süsleme,
Bezgin: yılmış, bıkkın,
Bezirgan: tüccar,
Bezmek: bıkmak,
Bıçkın: külhanbeyi, çapkın, serseri,
Bıdık: kısa, tıknaz,
Bıkmak: usanmak,
Bıktırmak: usandırmak, bezdirmek.
Bırakmak: 1. koyuvermek. 2. terketmek.
Biçare: zavallı, biçimlendirmek: şekillendirmek.
Biçimli: güzel, yakışıklı,
Biçimsiz: çirkin, sevimsiz, yakışsız.
Biçmek: 1. kesmek, doğramak, ayırmak,
Bölmek. 2. hasat etmek,
Bigâne: ilgisiz, aldırışsız,
Bîgünah: günahsız,
Bihaber: habersiz,
Bilâhare: sonra,
Bilâkis: tam tersine,
Bildik: tanıdık,
Bildiri: tebliğ, beyanname,
Bildirmek: 1. haber vermek. 2. anlatma, ifade,
Bilemek: keskinleştirmek,
Bilgi: malûmat,
Bilgin: alim.
Bilgisayar: kompüter.
Bilgisiz: 1. cahil. 2. okumamış. 3. acemi,
Bilhassa: özellikle,
Bilim: ilim.
Bilinç: şuur, akıl.
Bilinçaltı: şuuraltı,
Bilinçdışı: şuursuzca,
Bilinçli: şuurlu,
Bilindik: malûm, bilinen,
Bilinen: bilindik, malûm,
Bilinmeyen: meçhul,
Bilirkişi: uzman, eksper,
Bilmek: 1. anlamak. 2. öğrenmek,
Bilmez: cahil,
Bilmezlik: cehalet,
Bilumum: bütün,
Bina: yapı.
Binici: süvari, atlı, sipahi.
Binek: binilen.
Bir: 1. tek. 2. aynı. 3. müşterek. 4. yalnız. 5. eşit.
Biraz: azıcık,
Birçok: çok, pek çok.
Birden: ansızın,
Birey: fert.
Bireysel: ferdi,
Biricik: yegâne, tek.
Birikmek: yığılmak, toplanmak.
Biriktirmek: toplamak,
Birinci: ilk, iyi.
Birincil: ana, en ilk.
Birisi: biri.
Birleşmek: 1. bütünleşmek. 2. uyuşmak. 3. kaynaşmak. 4. yaklaşmak,
Birlikte: beraberce,
Birtakımı: bazısı,
Bitap: yorgun, bitaraflık: yansızlık,
Bitek: verimli,
Biteviye: sürekli, yeknesak,
Biteviyelik: süreklilik, yeknesaklık,
Bitimli: sonlu, sonuçlu, sınırlı.
Bitimsiz: sonsuz, sonuçsuz, neticesiz, sınırsız,
Bitirmek: sonuçlandırmak, tamamlamak, tüketmek,
Bitişik: yapışık, kavuşuk, yandaki,
Bitki: nebat,
Bitkisel: nebati,
Bitkin: halsiz.
Bitkinlik: cansızlık, yorgunluk.
Bitmek: 1. tükenmek. 2. tamamlanmak. 3. son bulmak,
Bivefa: vefasız,
Bizar: tedirgin, bıkmış,
Bizzat: kendi, kendisi,
Blöf: korkutma,
Bodur: tıknaz, bacaksız, bastıbacak, bücür,
Boğazlamak: öldürmek,
Boğazlı: obur, iştahlı, pisboğaz.
Boğucu: sıcak, sıkıntılı,
Boğuk: kısık.
Boğulmak: ölmek, sıkılmak,
Bol: 1.geniş. 2. çok. 3. bereketli.
Bollanmak: çoğalmak, artmak, fazlalaşmak,
Bolluk: verimlilik, refah, dirlik, bereket, feyz.
Bonkör: cömert,
Borç: 1. ödünç. 2. ödev.
Borçlu: verecekli.
Boşaltmak: 1. bırakmak, tahliye etmek. 2. dökmek, aktarmak,
Boşanmak: 1. ayrılmak. 2. ipini koparmak, serbest kalmak. 3. harlamak, şakır şakır yağmak,
Boşboğaz: geveze, boşlamak: ihmal,
Boşluk: 1.kofluk, çürüklük, vakum, feza. 2. oyuk. 3. eksiklik. 4. yetersizlik,
Boşuna: nafile, beyhude, boş yere.
Boy: kabile.
Boyalı: boyanmış, süslü,
Boylu: 1. endamlı. 2. uzun
Boynu bükük: üzgün,
Boysuz: tıknaz, bodur, bacaksız, bastıbacak,
Boyuna: 1. uzunlamasına. 2. durmaksızın, aralıksız, arasız, ara vermeksizin,
Boyunbağı: kravat,
Boyunduruk: esaret, tahakküm.
Boyut: 1. uzunluk, genişlik,
Bozgunculuk: ordu bozanlık, fesatçılık, fitnecilik,
Bozkır: step.
Bozmak: 1. sakatlamak, kırmak. 2. kötüleştirmek. 3. bozukluk yapmak, ufak hâle getirmek. 4. feshetmet. 5. hasat toplamak,
Bozuk: 1. kusurlu, aksak, düzensiz, hurda. 2. dargın,
Bozuşmak: darılmak,
Böbürlenmek: büyüklenmek.
Bölge: mıntıka,
Bölgesel: mahalli, yöresel,
Bölmek: 1. taksim etmek. 2. Bölüştürmek. 3. parçalamak. 4. dağıtmak.
Bölük: bölüm, kısım,
Bölümlemek: sıralamak, sıraya koymak, sınıflamak,
Bölüşmek: üleşmek, paylaşmak, taksim etmek.
Bön: budala, saf.
Böyle: 1. şöylece, gibi, şekilde, bunun gibi. 2. bu biçimde, bu yolda, bu çeşit,
Böylece: böylelikle, tam böyle.
Budala: ahmak, aptal, bön, enayi, avanak,
Budamak: 1. kısaltmak. 2.kesmek. 3. azaltmak,
Budun: millet, ulus.
Buhran: bunalım,
Buhur: tütsü,
Bulak: pınar, kaynak,
Bulanık: donuk, puslu,
Bulaşık: kirli, pis.
Bulaşmak: 1. kirlenmek. 2. sürülmek. 3. sirayet. 4. çatmak,
Bulgu: 1. buluş, keşif. 2. icat, bulu.
Bulmak: 1. elde etmek. 2. keşfetmek. 3. icat etmek,
Buluşmak: kavuşmak,
Bulutlanmak: kararmak,
Bunalım: buhran, sıkıntı, gerginlik.
Bunalmak: sıkıntı nefesi daralmak
Burmak: kıvırmak, döndürmek, çevirmek,
Burnu havada: kibirli,
Buruntu: sızı, ağrı, ıstırap,
Buruşuk: kırış kırış, pürüzlü, kıvrım kıvrım,
Buse: öpücük,
Buut: boyut,
Buyruk: emir, ferman,
Buyurmak: emretmek,
Buzlanmak: donmak,
Bücür: kısa boylu, bodur,
Bükmek: 1. kıvırmak. 2. eğirmek. 3. katlamak. 4. yapmak,
Bulûğ: erginlik, erinlik, olmak.
Büsbütün: tamamen, tamamiyle, iyiden iyiye,
Bütün: eksiksiz, tam, yekûn,
Büyü: efsun,
Büyücek: irice,
Büyük: iri, kocaman, yaşlı.
Büyük anne: nine.
Büyük baba: dede.
Büyük elçi: sefir,
Büyüklenmek: kibirlenmek, gururlanmak, övünmek,
Büyüklük: irilik, kocamanlık.
Büyülemek: hayran bırakmak, efsunlamak.
Büyülü: büyülenmiş, efsunlanmış.
Büyütme: abartma, mübalağa,
Büyütmek: abartmak, mübalağa etmek,
Büzülmek: 1. sinmek. 2. buruşmak, kırışmak.