İn’ikad, bir muameleye ait icap ve kabulün, eseri açık olacak şekilde birbirine meşru bir şekilde bağlanmasıdır. Bunların bağlı olduğu fiile de mün’akid denir. Mesela, bir nikâh, usulüne uygun olarak akdedilse, in’ikad meydana gelir, nikâh da mün’akid olur.
Sözlükte “düğümlenmek, dolaşıklaşmak, katılaşmak ve akdolunmak” anlamlarına gelen in’ikâd, bir fıkıh terimi olarak, bir hukukî işlem, sözleşme, mukavele veya kontratın, iki veya daha çok kimsenin veya kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşmesi, kurulması demektir.
Bir akdin kurulabilmesi için taraflar ve akdin mevzuu gerekir. Bunlara ve bunlarda aranan şartlara akdin kuruluş şartları denir.
Akdin meydana gelmesi için, en az iki tarafın bulunması ve akitte taraf olan şahısların hukukî ehliyete sahip olmaları gerekir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, bunama, sarhoşluk gibi sebeplerle temyiz kudretinden mahrum olan kişilerin irade beyanları muteber değildir. Mahcur, mümeyyiz çocuk gibi tam ehliyete sahip olmayan kişilerin irade beyanları geçerli olmakla birlikte, bu beyanları, hibe, talak gibi sırf zarar kabul edilen akitlerde sonuç doğurmaz; yarar ve zarara ihtimali bulunan akitlerde ise, velî veya vasîsinin iznine bağlıdır. Her akitte, akdin kurulabilmesi için, hükmünü kabul eden bir mevzu gereklidir. Akdin konusu, mal, menfaat veya fiil olabilir. Akdin konusu olan mal, ayn veya deyn, fiil de yapmak veya kaçınmak olabilir. Akde konu olan şeyin; mümkün olması, mevcut, belirlenmiş ve akde konu olmaya elverişli yani meşru olması gerekmektedir. Akdin kuruluş şartlarının yanında, sıhhat, nefaz ve lüzum şartları da bulunmaktadır. Bunlar bulunmadığında, akit kurulmuş olmakla birlikte, sıhhat şartlarının bulunmaması halinde akit fâsit olur; nefâz ve lüzum şartlarının bulunmaması halinde de akit bağlayıcı olmaz.