Kur’an-ı Kerim, Allah’ın son Peygamberi Hz Muhammed (sav) vasıtasıyla inzal ettiği İlâhî ve son kitaptır. Arapça olarak indirilmiştir. Bir tek harfinin bile değiştirilmesi mümkün değildir. Sahih kaynaklara göre Cebrail (A.S.) aracılığı ile 611 yılından 632 yılına kadar 22 sene 2 ay 22 gün süren bir zaman içinde aralıklarla nazil olmuştur. İlk ayetleri Alak Sûresinin “Oku!” kelimesiyle başlayan ayetleridir. 114 sure ve 6666 ayetten müteşekkildir. Sûreleri Mekke ve Medine’de nazil oluşlarına göre Mekkî ve Medenî Sûreler diye adlandırılır.
Kur’an, kendisinden önce indirilen Tevrat, Zebur, İncil ve suhufların ameli hükümlerini kaldırmış ve bu kitapla Allah, dini olan İslâm’ı tamamlamıştır.
Ayetleri insan ruhuna hitap eden derin bir tesire sahiptir. O’nun üzerinde bir söz söylemek asla mümkün olamaz. Edebiyatın en muhteşem devirlerinin yaşandığı Arabistan’da nazil olmaya başlayınca, en kuvvetli edipler bile şaşkınlıklarını gizleyememişler ve “Bundan üstün söz olamaz” demişlerdir.
Kur’an, başlı başına bir mûcizedir. Her ayetinde sayısız hikmet ve eşsiz bilgiler saklıdır. Geçmiş ve gelecek hadiseleri açıklamıştır. İçinde Allah’a hamd ve övgülerden bahseden kısımlar, emirler, yasaklar, mükafaat vaadeden bölümler, cezalardan bahseden kısımlar, meseller, Peygamberlerin hayat hikayeleri, Kabil ve Habil meselesi, Ad, Semud ve Ashab-ı Medyan hakkında bilgi, yüz sene ölüp sona diriltilenler, Ehl-i Kehf kıssası, cennetleri olan iki şahsın hikayeleri, Harut ve Marut, ölümden kaçanların hadisesi, Fil vakası Mahv edilen köy şehir ve milletlerin hikayeleri, mümin, münafık ve kafirlerin halleri ve akla gelebilecek her türlü ilmin özü vardır.
Kur’an ne şiir ne de nesirdir. O, Allah kelamıdır. Çünkü insanlar ancak şiir veya nesir vasıtasıyla konuşur ve yazabilirler.
Kur’an okuma ve yazması olmayan ümmi bir Peygambere indirildiği için Allah sözü oluşu bir kere daha açığa çıkar. O, Resulullah’ın en büyük mucizesi sayılır.
O’ndan bütün insanlar istifa edebilirler. Zira hükümleri bütün insanlar için geçerlidir.
Kur’an, Peygamberimize vahyedilmiştir. O, kendisine vahyedilen her ayeti katipleri denilen arkadaşlarına yazdırmıştır. Onlar o zaman kağıt mevcut olmadığından bu ayetleri enli taşlara, derilere veya kemikler üzerine yazıyorlardı. Peygamberimizin vefatından sonra Hz Ömer’in teşvikiyle halife Hz Ebû Bekir, Vahy Katiplerinden, doğruluk ve ilim sahibi Zeyd Bin Sabit’i Kur’an ayetlerini bir araya getirmekle görevlendirdi. Ayetlerin ve surelerin yeri ve sırası zaten Hz Peygamber tarafından tayin ve tesbit edilmişti. Hz Zeyd Bin Sabit’in yaptığı bu çalışma Kur’an’ın kitap şeklinde son ve kati bir nüshasını ortaya çıkarmıştır.
Hz Osman zamanında bu ilk nüsha çoğaltılmış ve İslâm memleketlerine gönderilmiştir. Verilen emre göre bütün müslümanlar Kur’an’larını bu nüshaya göre yazacaklar ve hiç bir karışıklığa meydan verilmeyecekti.
Aradan uzun asırler geçtikten sonra Almanya’da Münih Üniversitesi’nde kurulan “Kur’an Araştırmaları Enstitüsü”, bütün dünyadan topladığı 42.000 Kur’an nüshasını bir araya getirip incelemiş, 50 yıl süren bu çalışma neticesinde Kur’an-ı Kerimler arasında hiç bir nüsha farkı olmadığını ve hepsinin aynı şekilde yazılıp, tertip edildiğini bütün dünyaya duyurmuştur. Bu da Kur’an’ın asla değiştirilemiyeceğinin açık bir örneğidir.
Yeryüzünde en çok ezberlenen kitap O’dur. Dünyada yüzbinlerce insan Kur’an hafızıdır. Bu husus da Kur’an’ın son derece anlaşılır olduğunu, dil ve üslubunun mükemmeliyiteni ve nihayet edebi bir mûcize olduğunu gösterir.
Kur’an-ı Kerim’in başka isimleri de vardır. Bunların 90 veya 55 adet olduğu zikredilmiştir. En çok kullanılanları:
1— El-Kitap (Kur’an’da 230 defa geçer)
2— Ummu’l Kitap
3— El-Mesanî
4— Kelâm
5— Nûr
6— Zikr
7— Hikmet
8— Vahy
9— Beyan