SAF SÛRESİ: Medinede inmiş olup 14 ayettir. Adını 4. ayetten almıştır. Sûrenin asıl konusu gerçeğe iman edip o uğurda mücahedeyi teşviktir. İnsanlığın üç büyük Peygamberi olan Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed aleyhimüsselamın risalet ve tebliğlerine işaret edilmiştir.
Bismillahirrahmanirrahim.
1 – Göklerde ne var, yerde ne varsa Allahı tesbih ve tenzih eder. O Azizdir, Hakimdir: üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Allahın eksiklerden münezzeh, hiçbir şeye ve kim-seye muhtaç olmadığı hatırlatılıyor. Böylece Sûre boyunca emr edilen cihad ve tebliğin faydasının insanlara raci olup Allaha bir fayda vermesinin sözkonusu olmadığı vurgulanıyor.
2 – Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?
3 – Yapmayacağınız şeyleri söylemek, Allahın en çok nefret ettiği şeylerdendir.
4 – Allah, taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saflar halinde, kendi yolunda savaşanları sever.
5 – Hani bir vakit Mûsa kendi milletine “Ey benim milletim, demişti, benim Allahın Resûlü olduğumu bildiğiniz halde niçin bana böyle eziyet ediyorsunuz?” Onlar batıla meyledince, Allah da onların kalblerini hakkı kabul etmekten, hakka meyletmekten uzaklaştırdı. Öyle ya, Allah yoldan çıkmakta direten bir güruha hidayet etmez, doğru yola çıkarmaz.
6 – Vakti geldi, Meryem’in oğlu İsa da: “Ey İsrail oğulları!” dedi, “Ben size Allahın Resûlüyüm. Benden önceki Tevratı tasdik etmek, benden sonra gelip ismi “Ahmed” olacak bir Resûlü müjdelemek üzere gönderildim. Ne zaman ki o Resûl, açık açık delillerle kendilerine geldi:”Bu, kesin bir büyüden ibarettir” dediler. Hz. Peygamber (a.s) bir hadisinde: “Benim adım yerde Muhammed, göklerde ise Ahmed’dir” buyurur. Bu iki isim de çok övülen manasında olup manaları birbirine yakındır. Yuhanna İncili 14,16 cümlesi, Hz. İsa’nın: “Ben de Baba’dan dileyeceğim ve O size başka bir Parakletos verecek” sözünü nakleder. Bu kelimeyi Hıristiyanlar “teselli edici” diye çevirirler. Bu kelime, Hz. İsa’nın yaşadığı çevrenin dili olan Aramice’de Maw-hamana’nın tam Yunanca karşılığı olan Periklitos (çok övülen) isminin bozulmuş şeklidir. (Hz. İsa zamanında yahudiler İbranice değil, Aramice konuşurlardı.) Periklitos ile Parakletos fonetik olarak birbirine yakın olduğundan bazı çevirmenlerin veya sonraki dönemlerdeki kâtiplerin bu iki kelimeyi birbirine karıştırdıkları anlaşılıyor. Müslümanlar burada, Hz. Muhammed (a.s) ın müjdelendiğini görürler. 8. asır tarihçilerinden İbn İshak mezkûr İncil cümlesini naklederken “Biriklitus” diye yazmış ve bunun Rumcada “Muhammed” manasına geldiğini söylemiştir. Kim bilir, muhtemelen onun devrindeki İncillerde Parakletos yerine Periklitos yazılı idi.
7 – Allaha itaate davet edildiğinde, bunu kabul etmediği gibi, üstelik uydurduğu yalanı Allaha mal eden, Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim olabilir? Allah böyle zalimleri felah ve hidayete erdirmez.
8 – Onlar Allahın nûrunu ağızlarıyla üfleyerek söndürmek isterler. Fakat kâfirlerin hoşuna gitmese de, Allah nûrunu tamamlayacak (dünyanın her tarafına ulaştıracaktır.) Bu ayetin indirildiği sırada, müslümanların Medine ile sınırlı olup sayılarının sadece birkaç bin kişi olduğu düşünülmelidir. Zahirî şartlar İslamın dünya çapında yayılmasına müsait görünmediği halde, gaybleri bilen ve her şeye kadir olan Allah, kesin bir tarzda bunu müjdelemiştir.
9 – O Resûlünü, diğer bütün dinlere üstün kılmak için, hidayet ve hak din ile göndermiştir. İsterse müşrikler bundan hoşlanmasın. [48,28; 9,33]
10-11 – Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik çok kârlı bir ticaret sağlayacak bir iş bildireyim mi? İşte: Allaha ve Resûlüne inanır, Allah yo-lunda mallarınızla ve canlarınızla mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır.
12 – Böyle yaparsanız sizin günahlarınızı mağfiret eder ve içinden ırmaklar akan cennetlere ve özellikle Adn cennetlerinde çok güzel saraylara yerleştirir. İşte en büyük başarı, en büyük mutluluk budur.
13 – Memnun olacağınız bir şey daha var: Allahtan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Müminlere bunları müjdele!
14 – Ey iman edenler! Siz Allahın tarafında olunuz. Onun dinine yardım ediniz. Nasıl ki Meryemin oğlu İsa vaktiyle, havarilere: “Allahın yolunda giderken kim bana yardımcı olmak ister?” diye sorunca, havariler: “Allahın dinine biz yardımcı oluruz” diye cevap vermişlerdi. Neticede İsrailoğullarından bir kısmı İsanın Peygamberliğine iman etti, bir kısmı da inkâr etti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik de onlar ötekilere üstün geldiler. Fakat maalesef Hz. İsanın peygamberliğine iman, daha sonraki asırlarda gittikçe değişikliğe uğradı. İlk üç veya dört asır boyunca yapılmış teolojik tartışmalardan bu durum açıkça anlaşılmaktadır. Piskopos Arius, müminlerin çoğu gibi (Ö. 326) Hz. İsa’yı Peygamber, Allah’ı da bütün yaratılmışlardan ayrı, Yüce ve Tek kabul ediyordu. Fakat bu inanç İznik (325) ve İstanbul (381) konsilleri tarafından mahkûm edildi. Mesih’e inanmayanlardan Yahudiler; inananlardan ise Hristiyan ve Müslümanlar kasdedilmektedir.