Allahın 99 isimlerinden Esmaül hüsna El Halim anlamı nedir yani Esmaül hüsna El Halim ne demek? Allahın 99 ismi el Halim anlamı, el Halim ile ilgili ayetler bu sayfada derledik. İşte El Halim anlamı, el Halim arapça yazılışı, el Halim ismi hakkında bilgi.
EL HALÎM : Suçlara karşı hemen ceza vermeyen yumuşak davranan, süre veren yani Yumuşak huyluluk sahibi anlamına gelir. Gücü olmadığı için cezalandırmayana ‘halim’ denmez, bilakis gücü olduğu halde cezalandırmayana ‘halim’ denir. Âlemi ve içindekileri belli bir gaye için yaratan ve yaşatan Kadir-i Mutlak, kullarının işlemiş oldukları günahların cezalarını vermeye muktedirdir.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
‘Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir.’ (Bakara, 235)
‘Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir.’ (Hac 59)
‘Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır.’ (Fatır, 41)
Allahın 99 İsmi ve Anlamları Detaylı Bilgi İçin Tıklayın!
‘el-Halim’ kelimesi Kur’an’ın 15 yerinde geçmekte olup bunlardan on birinde Allah’a izafe edilmiştir. ‘el-Halim‘ kelimesi tek başına kullanılmayıp altı ayette ‘bütün günahları bağışlayan’ anlamındaki ‘el-Gafûr‘, üç ayette ‘hakkıyla bilen’ anlamındaki ‘el-Alim‘, bir ayette ‘her şeyden müstağni olan, kendi dışındaki her şeyin O’na muhtaç olduğu varlık’ anlamındaki ‘el-Gani‘, bir ayette de ‘az iyiliğe çok mükafat veren’ anlamındaki ‘eş-Şekür‘ ismiyle birlikte anılmıştır.
Bismillahirrahmanirrahim.
Cenab-ı Hak Halim’dir; hilmi çok olandır. Günahkârların cezalarını derhal verme iktidarında olduğu halde erteleyip onlara yumuşak muamele edendir.
Rahmeti gazabını geçmiş olan Rabbulalemin’in kullarına olan muamelesinin temelinde hilm vardır. Gazabını rahmetinin önüne geçirecek her türlü eksiklikten, acizlikten münezzehtir. Fiillerinde kullarının ıslahını, tekâmülünü ve saadetini murad eder. Onların sınırlı kapasitelerini “hatırda tutma, kavrama gibi” ve cevherlerinde mevcut ve çıkması mukadder olan kabiliyetleri bilir, ona göre onlara sabır ile teenni ile davranır.
O (CC), kullarının her yaptıklarından en ince teferruatına kadar haberdar olandır. O’na (CC) şirk koşan müşriklerden, isyan eden asilerden, dalalet ehlinin batıl fikirlerinden, müfsitlerin ifsadından, cahillerin yakıştırmalarından, nankörlerin şükürsüzlüğünden haberdardır.
Bu isyanlarına rağmen onları hemen cezalandırmaz; selametle yaşatır, nimetlerle donatır. İtaat edeni rızıklandırdığı gibi isyan edeni de rızıklandırır. Takva sahibi güzel amel işleyeni nimetlendirdiği gibi kendisine düşmanlık yapan zalimi de nimetlendirir. Belalardan korunmak için dua ve zikir kalesine sığınanı koruduğu gibi bundan gaflet eden Müslümanı da korur. Hilmi hepsini içine alacak kemâlde ve genişliktedir. O Alim’dir, Halim’dir.
Müslümanların çektikleri eza ve cefaları gören Hz. Ebu Bekir (RA) Allah’ın halimliği karşısında çok defa “Mâ ahlemeke ya Rabbena! (Ne kadar halimsin Ey Rabbimiz!)” demiştir.
Gücü olmadığı için cezalandırmayana ‘halim’ denmez, bilakis gücü olduğu halde cezalandırmayana ‘halim’ denir. Âlemi ve içindekileri belli bir gaye için yaratan ve yaşatan Kadir-i Mutlak, kullarının işlemiş oldukları günahların cezalarını vermeye muktedirdir. Her birinin bir karşılığı olan günahlara hemen ceza vermeyerek şuur sahiplerine hilmini gösterir. Her dakika işlenen bunca tuğyana, cinayetlere rağmen genel itibariyle onları selametle yaşatır.
Bu durumun şefkatine bakan yönü olduğu gibi hikmetine bakan yönü de vardır. Kullarını hemen cezalandırması durumunda esmasını okutan ve ebedi hayatı kazandıran “imtihan” diye bir şeyden bahsedilemez olur.
“Eğer Allah, kazandıkları yüzünden insanları hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Onların süresi geldiğinde de (onları yaptıklarıyla cezalandırır)…” (Fâtır / 45)
İşlenen günahların cezası, af ile kısmen veya tamamen ortadan kalkmazsa ve ahirete kalmayıp tamamı bu dünyada verilse yeryüzünde tek bir canlı kalmaz. Etki alanı diğer canlıları da içine alabilen büyük günahların cezası da büyük olur. Dünya bunu taşıyacak güce ve kapasiteye sahip değildir. Bu dünyada kısmen verilen cezaların sonucu olarak meydana gelen ve yaşam şartlarını alt üst eden doğa afetleri, bu hakikate bir numune teşkil eder.
O (CC) imhal eder fakat asla ihmal etmez. Büyük cezalar büyük mahkemelerde görüldüğü gibi bazen mazlumun hakkını da ahirete erteler; vakti geldiğinde ise suçluları cezalandırarak kudretini gösterir. O (CC) Kadir’dir, Muktedir’dir, Seriü’l-hisap’tır, Şedidü’l-ikâb’tır. Hikmetinin gerektirdiği zaman ve yerde cezayı vermede süratlidir. Fakat rahmeti ile kullarına belki pişman olup tevbe yoluna girerler diye mühlet verir.
Muamelesindeki bu yumuşaklığı, kolaylaştırdığı dininde de görmek mümkün. İmtihanın ağırlığının altındaki insanı unutma ve yanılma ile yaptığından mesul tutup cezalandırmaz ve az amellerine çok sevap vererek mükâfatlandırır. O (CC ) Ğafur’dur, Ğani’dir, Şekur’dur ve Halim’dir.
Hilm, peygamberlerin de ortak vasfıdır. Allah’ın dinini tebliğ görevinde bu sıfatın önemi çok büyüktür. Bir binayı yapmada harç ne ise ümmet olabilmede hilm de aynıdır. İrşad ve ıslah vazifesi ancak sabırla, şefkatle sonuç verir. Aksi durumda muhatabın nefsinin daha çok rol alıp onu dinleme pozisyonundan çıkarmasından korkulur.
“Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, elbette etrafından dağılıp giderlerdi…” (Al-i İmran / 159)
Ayeti kerimenin muhatabı olan Efendimiz (SAV), her güzel haslette olduğu gibi Allah’ın rahmeti ile hilmde de öncü bir şahsiyettir. Kendisine karşı yapılan suçlara değil ancak Allah’ın şeriatına ve Müslümanlara yapılan yanlışlara karşı ceza yoluna giderdi. Aleyhinde konuşan ve üstüne toprak atan Ebu Cehil’e dönüp bakmaz bile, kendisine büyü yapan ve zehirlemek isteyen kadınları cezalandırmaz, mal için yakasını çekiştiren bedeviyi azarlamazdı. Değil bir yönetici, sıradan bir insanın bile kabul edemeyeceği şeylerden geçerdi. Müslümanların az ve zayıf olduğu zaman da güçlü oldukları zaman da tavrı aynıydı.
Hilmine şahit olup hidayet bulan Yahudi, Hz. Ömer’e Tevrat’ta geçen ve hilminden bahseden şu ayeti okumuş; “O’na karşı takınılan cehaletin şiddeti, O’nun ancak hilmini arttırır.”
Peygamberler (aleyhimüsselam) ahlakı olan hilmin, Allah’ın sevdiği hasletlerden biri olduğunu “Gerçekten İbrahim çok yumuşak huylu, bağrı yanık ve gönülden Allah’a yönelen biriydi.” (Hûd / 75) ayet-i kerimesindeki dostuna olan övgüsünden anlarız. Efendimiz (SAV) bu özelliğin insanın süsü; adi insanların seviyesine düşmekten koruyup, fazilet sahibi gruba dâhil eden bir faktör olduğunu söyler. Bu haslete sahip olana ateşin haram olduğunu haber verir ve şöyle buyurur;
“Müslüman, yumuşaklığı ile gündüz oruç tutan ve gece ibadet edenler seviyesine yükselir…” (Taberani)
“Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.” (Müslim)
Allah’ın hilminden hissesinin çok olmasını isteyen, kendisine yapılan haksızlıklara karşı sabır ve tahammül göstermelidir. Aceleyle ve öfkeyle intikama yönelmemelidir. Öfkesinin, kontrol altında tutulması gereken bir yanı olduğunu unutmamalı ve yüksek akıl sahiplerinin tavrı olan hilm ile ahlaklanmalıdır.
“Kim de sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu azmedilmeye değer işlerdendir.” (Şura / 43)
Rabbimiz rahmetiyle selamet ve hilmden hissemizi bol eylesin. Âmin!
Vel-hamdulillahirabbilalemin. (Nevin Yapıcıoğlu – huzur sayfası)