Hz. Peygamber, İslam devletini kurarken bir sermayeye ihtiyaç vardı. Ama bu sermaye harcadıkça azalan değil harcadıkça artan bir sermaye olmalıydı. Bu sermaye de sevgiden başka birşey değildi. Bunun için Hz. Peygamber işe sevgi toplumu oluşturmakla başlamıştı. Bu anlamda Muhacir ile Ensar arasında bire bir yani karekterleri birbirine yakın olan bir Ensar ile bir Muhacir arasında kardeşlik kurulmasını istedi. Ayrıca, Hz. Peygamber bu kardeşliğin kurulmasını isterken ailesini Mekke’de bırakmış olan Muhacirlerin bu üzüntülerini gidermeyi ve yine mallarını Mekke’den getiremeyen Müslümanların maddi sıkıntılarını ortadan kaldırmayı amaçlamıştı. Gerçektende Muhacir ile Ensar arasında oluşturulan bu kardeşlik kısa sürede meyvelerini vermeye başladı. Öyle ki Ensar’dan olan müslümanlar sahip oldukları herşeylerini Muhacirlerle paylaşarak, onların her türlü sıkıntılarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Medineli Müslümanların, Mekkeli Müslümanlara göstermiş oldukları bu büyük ilgi sadece imanlarından kaynaklandığı için Allah’u Teala onların bu davranışlarını Haşr suresinde şu şekilde anmakta ve meth etmektedir. ,,Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince : Onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ihtiraslarından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendisidir.””(Haşr 9). İşte bütün bunlar Hz. Peygamberin Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik bağı kurmasının ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.