Allahın 99 ismi (esmaül hüsna) El Hafız ne anlama geliyor? el-Hafîz, koruyup gözeten, kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının yaptığı işleri bütün tafsilatıyla bilen; kullarının niyetlerini ve gönüllerinden geçenleri bilen, Kendisine gâip ve gizli olan hiç bir şey bulunmayan, hadisatı eksiksiz kaydedip hesaba çekmek üzere muhafaza eden, has kullarını helâk ve şer yerlerinden muhafaza eden, kudretiyle, her şeyi dengede tutan demektir.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;” (Saffat,7)
“…Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur.” (Sebe,21)
“O’nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah’ın emriyle gözetip-korumaktadırlar.” (Ra’d,11)
Yûsuf sûresi (12), 64: “…En hayırlı koruyucu Allah’tır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”
Melekler insanları Allah’ın emri ile korumaktadırlar. Bunun yanında işlediklerinide kaydetmekte, böylece korumaya almaktadırlar. Allah, dostlarını günah işlemekten ve şeytanın tuzaklarına düşmekten korur.
Allah, sıkıntı zamanında seni şikayet etmekten koruyan, nimet zamanında da seni felaketlerden koruyandır.
Allah’ın bütün varlıkları koruması olmasaydı, varlığı mümkün olan hiçbir şeyin varlığı devam etmezdi. Allah, bütün varlıkları tekrar yokluğa dönmekten korumuştur.
En büyük koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak, fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve türlü bi’d’atlerden koruması korumaların en büyüğüdür. Çünkü bu sayede müslüman, doğru yoldan ayrılıp başka yollara sapmaktan kurtulur.
Bu ismin manası ancak Allah’ın yüceliğini ve kainatı koruma gücünü uzun uzun düşünmekle bilinebilinir. Yoksa sadece lügattaki manasını düşünmekle değil.
Korumak iki yönden olur:
Birincisi, varlıkların belli bir zamana kadar devamını sağlamak, muhafaza etmek ki, Allah gökler, yerler gibi fazla yaşayan varlıkların da, hayvan, bitiki ve insan gibi ömrü az olan varlıkların da hafızıdır.
Mesela, yerden biten otu bile muhafaza etmiştir. Onun özünü korumak için ona kabuk vermiştir. Bir kutu gibi onu, kabuğun içine saklamıştır. Yumuşak kalması için de ona rutubet bahşetmiştir. Yalın kabukla korunmayacak şeyi, ona diken vererek korumuştur.
İkincisi, birbirine zıt olan şeyleri birbirlerinin şerrinden korumak. Allah bunları, kâh eşit kuvvette kılmakta, kâh mağlup olan tarafın imdadına yetişmekle korumuştur. Bunu bir misal ile izah edelim:
Mesela, hararet rutubeti yok eder, kurutur. Mağup olduğu zaman, soğukluk (bürudet) ve rutubet zayıflamaya hatta yavaş yavaş yok olmaya başlar. Hararet ve kuruluk fazlaşır. Bunu önlemek için Allah başka bir cisimle o rutubetin imdadına yetişir. Ona bir susuzluk verir, su içme ihtiyacını duyar. Su içtiği gibi harareti bereraf edilmiş olur. Böylece vücutta gereken denge temin edilmiş olur.
Kâinata dikkatle bakan her insan, her şeyin gayet büyük bir intizamla idare olunduğunu ve ömrü biten, bu âlemden göçen her şeyin eserinin muhafaza edildiğini görür dostlarım!
Hâfız-ı Zül-celâl olan Allah, birbirinden güzel sûretlerde yarattığı çiçekleri, ağaçları, ömürlerinin sonlarında “tohuma kaldırarak”, varlıklarını bir sonraki baharda sürdürebilmeleri için minicik sandukalarda muhafaza eder!
el- Hafîz’dır o!
Her tohum ve çekirdek, “kûn” tezgâhından çıkmış birer latif kutucuk hükmündedir. Hz. Allah (cc) her ağacın çiçeğinin kaderinin yazılı olduğu fihristi, toprağın şefkat dolu bağrında, yeniden dirilişe kadar saklar dostlarım!
Allahın 99 İsmi ve Anlamları Detaylı Bilgi İçin Tıklayın!
Tabiatın kucağındaki çiçekler ve ağaçlar gibi, insana nispetle basit olan canlıların hayatı bile, böyle dikkatle muhafaza edilir, korunur da, içindeki ve dışındaki zenginlikleriyle, dünyanın emrine verildiği, yeryüzünde “halife” kılınan, dağların yüklenemediği emaneti yüklenen, “eşref-i mahlûk” olarak yaratılan insan, başıboş bırakılır mı hiç?
el-Hafîz’dır o!
Kulunun yaşadığı en ufak hadiseyi, kulunun en küçük hizmetini yazar, yazdırır kâtiplerine!
Kaaf sûresi (50), 17, 18: “Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.”
Kendisine inanan kullarını, şeytanın tuzaklarından, vesveselerinden koruyandır O!
Nisâ sûresi (4), 175: “Allah’a inanıp O’na sımsıkı sarılanları (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa sokacak ve kendisine varan dosdoğru yola iletecektir.”
el-Hafîz’dır O!
Kullarını her türlü kötülükten koruyan, dünyanın, dev dalgalı denizlere benzeyen acı ve sıkıntıları içerisinde, onları muhafaza eden, yüreklerindeki iman dengesini korumalarına yardımcı olandır O!
Belâ, musibet ve imtihanlar karşısında rûhî dengeyi korumak, ancak Allah’a imanla mümkündür dostlar! Yüce Allah, kulunun bu dünya imtihanları karşısında kendisine sığınmasını sağlayarak, hayat denizinin dalgaları karşısında sarsılmamasını mümkün kılar.
el-Hafîz’dır O!
Hûd sûresi (11), 57: “…Hiç şüphesiz O, her şeyi koruyup gözetendir.”
Kâinatı yoktan var eden, her mahlûkunu, vazifesine uygun bir formda yaratan, rızklandıran Yüce Allah, tüm yaratılmışları korur, tehlikeler karşısında her birine özel korunma mekanizmaları verir dostlar!
Ve bu muhteşem kâinatı, dengelerle ayakta tutan, dağları kazık gibi yere çakan, oksijenle hidrojeni, belli bir oranla birbirine âşık kılan, arza “yerçekimini” verip, göklerin nimetlerini ona yağdıran Yüce Allah, gün gelecek o dengeleri ortadan kaldıracak ve “kıyamet” emrini vererek, bütün mahlûkatını huzurunda toplayacaktır.
el-Hafîz’dır O!
Mutaffifîn sûresi (83), 18-21: “Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak İlliyyîn’dedir. Bildin mi sen, İlliyyîn nedir? Yazılmış bir kitaptır o. Allah’a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar.”
Ey, ebrârdan/iyilerden olan kullarının, kitabını bile özel olarak tutan Rabbim!
Ey, “İlliyyîn” adlı kitabı ancak kendisine yakın; “mukarrabûn” olan kullarına gösteren Rabbim!
Ey, iyi kullarını cennetle mükâfatlandırıp, kendilerine ağzı mühürlü, hâlis bir içecek sunan Rabbim!
Ey Rabbim! Mutaffifîn sûresinin (83), 26’ıncı âyetinde belirttiğin içecekten sun bizlere: “Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.”
Ey Rabbim! Bizleri, “el-Hafîz” isminin tecellileriyle, dünya hayatında yanlışlıklara düşmekten, şeytanın adımlarına uymaktan koru!
Ey Rabbim! Amellerimizin kaydedilip, muhafaza edildiği, amel defterlerimizin açılacağı o zorlu günde, affınla, sonsuz mağfiretin ve rahmetinle bizleri, iyi kullarının, has kullarının arasına kat.
Âl-i İmrân sûresi (3), 30: “O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl Kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.”
“Allahümme Rabbenâ, âtinâ fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr! Ve edhılnal cennete meal ebrâr!”
“Ey Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver! Ve ateşin azabından koru! Ve bizi cennete iyi kullarla beraber girdir!” Âmîn.
Havas ve Esrarı
El- Hafiz ismi şerifi, bütün maddi ve manevi tehlikelerden korunmak, özellikle nazar, cin, şeytan, büyü gibi kötülüklerden ve düşmanlardan korunmak için, “Ya Hafiz Celle Celalühü” diyerek 988 kere okunur.
Bu ismi şerifi üzerinde taşıyan ve zikreden kimse bereketini bulur, hatta yırtıcı hayvanlar arasında uyursa zarar görmez.
İngiliz Büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan “Ya Hafız” (Ey Muhafaza eden, koruyan Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşa”ya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa, İngilizin tam anlayacağı dille cevap vermiş:
– O gördükleriniz, Osmanlının Sigorta Şirketinin levhalarıdır.