Allahın 99 ismi (esmaül hüsna) El Mütekebbir ne anlama geliyor? El-Mütekebbir; büyüklük ve hükümranlıkta eşsiz, yücelik ve ululukta tek olup Rab oluşuyla her varlıktan üstün olandır. Çünkü ezeli ve kendi zatına mahsus olan sıfatları en üstün ve en yücedir. Bütün büyüklüklerin, bütün kuvvetlerin ve üstünlüklerin sahibi olan Allah’ın benzeri, eşi ve dengi yoktur. Kibriya ve azamet kendisine mahsus olup büyüklüğünün sonu olmayan Azim’dir.
Bismillahirrahmanirrahim.
El-Mütekebbir; büyüklük ve hükümranlıkta eşsiz, yücelik ve ululukta tek olup Rab oluşuyla her varlıktan üstün olandır. Çünkü ezeli ve kendi zatına mahsus olan sıfatları en üstün ve en yücedir. Bütün büyüklüklerin, bütün kuvvetlerin ve üstünlüklerin sahibi olan Allah’ın benzeri, eşi ve dengi yoktur. Kibriya ve azamet kendisine mahsus olup büyüklüğünün sonu olmayan Azim’dir.
Mütekebbir’de bulunan ‘te’ harfi teklik bildirmekte ve büyüklüğün yalnız Allah’a mahsus olduğunu belirtmektedir. Bu isim bazı dil bilimcilere göre kelime olarak ‘kibir’den değil, Allah’ın büyüklük ve azametini ifade eden ‘kibriya’dan türemiştir. Kibriya, zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu olan demektir. Sadreddin Konevi, konu hakkında şunları söyler:
“El-Mütekebbir, büyüklük anlamındaki ‘kibriya’ kelimesinden gelmektedir. Kibriya, Hakk için zati bir özelliktir.”
‘Kibriya’dan türediğini iddia edenlerden bazıları bu hadis-i kudsiyi delil göstermişlerdir:
“İzzet gömleğim, kibriya’da ridamdır(elbisemdir). Bunları benden çekip almak isteyenlere azabım haktır.”
Allahın 99 İsmi ve Anlamları Detaylı Bilgi İçin Tıklayın!
Bu hadis-i kudsideki ‘elbise’den maksadın büyüklük ve yüceliğin Allah’ın kemal sıfatlarından olduğudur. O, öyle büyüktür ki yarattığı her varlık ve her olayda azamet ve yüceliğini gösterir, ilan eder. Çünkü Kadir, Kahhar, Aliyy, Aziz, Azim ve Kebir olan ancak O’dur.
O, her açıdan büyüklük sahibidir! Öyle ki mutlak iyilik, ihsan ve mağfiret sahibi olan Allah’a kimse ihsanda bulunamaz. Çünkü O, ihsanı elinde tutandır. Mülkünün üzerindeki tasarrufuna hiç kimsenin müdahale edemediği en büyük kudret sahibidir. Azamet ve yüceliğini izhar ederken kullarına zulmetmekten uzak ve yüce olandır. Çünkü O, varlıkların sıfatlarından münezzehtir.
Allah’ın Büyüklenmesi-İnsanların Büyüklenmesi
İmam Gazali bu ismi açıklarken şu ifadelerde bulunmuştur:
“Mütekebbir, kelime manasıyla kendi zatından başka bütün her şeyi küçük gören; büyüklük, üstünlük ve yüceliği yalnız kendisinde gören; başkasına kralların kölelere baktığı gibi bakandır. Bu görüş ve bakış doğru ise tekebbür de doğru ve sahibi de gerçekten mütekebbir olmuş olur. Eğer bu bakış gerçek değil ve büyüklük yalnız kendisine ait değilse bu durumda büyüklük iddiası geçersiz ve batıldır. Böyle bir bakış yasaklanmış ve kötülenmiştir. Çünkü büyüklük ve azamet ancak Allah’a mahsustur.”
Evet! Mütekebbir; kibir gösteren, büyüklenen manasında olduğu için insanlara bir sıfat olarak kullanıldığında yerme niyetiyle söylenir. Varlıklar için büyüklenmek bir noksanlıktır ve hak ettikleri bir sıfat değildir. Çünkü yaratılan her şeyin esasında büyüklük, ululuk yoktur. Aksine aşağılık, horluk, fakirlik ve acizlik vardır. Böyle her yönüyle bir yaratıcıya muhtaç ve noksan varlıkların büyük olmadıkları halde büyüklenmeleri, cahillikten ve yalancılıktan başka bir şey değildir. Varlığı ve varlığının devamı için Allah’ın emrine, kudretine ve iradesine bağlı bulunan hiçbir varlığın büyüklenmesi kabul edilecek bir şey değildir.
Fakat Allah-u Teâlâ’nın hem zatı hem sıfat-isim ve fiilleri her yönden büyük, yüce ve kutsidir. O’nun büyüklenmesi, yani kendini Mütekebbir olarak tanıtması (hâşâ ve kella) gerçek dışı, abartı, batıl, zulüm ve yanlış bir şey değildir. Bilakis hakikatin ta kendisidir, hakkıdır. O’nun tekebbürü, sadece zatının azametini ve yüceliğini ifade etmektir. Bunu yaparken de kendini kullarına tanıttırarak onları bilgilendirir, irşat eder.
Sonsuz kibriyasına rağmen hem kitabında hem büyük kitabı olan kâinatta hem de olaylarda haksız yere insanı ezecek, rencide edecek durumlar söz konusu değildir. Mesela kitabında, çoğunluk olan avamın hissiyatını rencide etmeyecek açık bir ifade kullanmıştır. Evi olan Kâbe’nin psikolojik olarak insanı ezen, dehşet ve korku veren bir yıldız, büyük bir gök veya yer cismi değil de muhabbetle cezbeden bir yapıda olmasını uygun görmüştür. Kur’an’da da kendini “Mütekebbir” olarak bir defa isimlendirmiştir.
Varlıklar arasında ilk defa büyüklenen İblis olmuş ve şer yolunda böylelikle öncü olmuş, huzurdan kovulmuş yani rahmetten mahrum kalmıştır. Şeytanı taklit edip büyüklenen insanların akıbetinin ne olacağını ayet-i kerime şöyle haber verir;
“Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.” (Mümin / 35)
Bir hadis-i şerifte “Cebbâr ve Mütekebbir olanlar, kıyamet gününde insanların üstüne basarak çiğnediği karınca gibi haşr edilirler” diye haber verilir. Tarih de büyüklenenlerin bir sinek veya bir mikroba yenik düştüklerine şahittir.
Aciz ve noksan mahlûkatta bulunan bütün büyüklükler O (CC)’nun verdiği nimetlerin sonucu olup bu büyüklükleri Allah’tan değil de kendinden bilen insana Efendimiz (SAV) şöyle bir hatırlatmada bulunur:
“Evvelinin bir cife (iğrenilecek şey), ahirinin bir lâşe olduğunu bildiği halde büyüklenen insana şaşarım.”
İnsan, kendindeki kemalleri kendisinden bilip büyüklenmesi ile çok şeyler kaybeder. Bu durum gökten inen rahmetin, yağmurun dağların zirvelerinde kalmayıp alçak yerlere akmasına benzetilir. Alçak yerlere akarken de toprağın verimini artıracak maddeleri de beraberinde sürükler. Aynen bunun gibi büyüklenmeyle birçok nimetlerden, feyizlerden mahrumiyet söz konusu olur.
Mümin bilir ki bütün mükemmellikler Allah’tan, bütün noksanlıklar nefistendir. Rabbinin büyüklüğünü her şeyde okumak, kabul etmek ve ilan etmek olan ubudiyetini de gerçekleştirerek Mütekebbir ism-i şerifini kabul eder.
Elhamdulillahi Rabbilalemin!
Nevin Yapıcıoğlu