Her ne kadar başlangıcı hakkında belli bir zaman belirtilmesi İmkânsız ise de, bu üç din, uzun süreden beri Arabistan’da yaygın olarak bulunuyordu. Allâme îbn Kuteybe, el-Me’ârif isimli eserinde şunları yazar: “Rebîa ve Gassân kabileleri hıris-tiyandı ve bunun Kudâ’a kabilesinde de etkisi görülüyordu. Hıristiyanlık o kadar gelişmiş, o kadar yayılmıştı ki, bizzat Mekke’de -Varaka b. Nevfel gibi- ibranî diliyle İncil’i okuyabilen kişiler bulunuyordu. Mekke’de Suriye’ye giderek Hıristiyanlık eğitimi görmüş başka insanlar da vardı.
Himyer, Benî Kinâne, Benî Hars b. Ka’b, Kinde isimli kabileler yahudi idi. Me-dine-i Münevvere’de yahudüer tamamen hakimiyet kurmuş ve Tevrat’ı öğretmek için Beytü’l-Midrâs dedikleri okullar tesis etmişlerdi. Hadis kitaplarında onlar bu adla anılmaktadır. Hayber kalesinin bütün halkı yahudi idi. Îmreu’l-Kays’ın çağdaşı meşhur şair Samuel b. Adiyâ bir yahudi idi. Onun vefakârlığı bugün bile Arabistan’da dar-ı mesel olarak söylenir.
Kitab ehli olanların yaptıkları rivayetler Mekke-i Mükerreme’de o kadar yayılmış, o kadar yaygınlık kazanmıştı ki, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimize Kur’ân-ı Kerîm nazil olduğu sıralarda inen âyetlerde İsrailoğullarma ait olaylar anlatılırken, kâfirler Hz. Peygamber’e, yahûdî veya hıristiyanlar öğretiyorlar diye şüpheye düşmüşlerdi.
“Şüphesiz biz onların ‘Kur’ân’ı O’na ancak bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz.” (Nahl, 16/103)
Bu düşüncenin yanlış ve sakat olduğunu bizzat Kur’ân-ı Kerîm bildirmiştir. Bu konuda geniş bilgi, ilgili yer geldiğinde verilecektir.
Temim kabilesi Mecusî idi. Kabilenin ünlü lideri ve reisi olan Zürâre et-Temi-mî Mecusî öğretilerine uyarak daha sonra pişman olmuşsa da kendi kızıyla evlenmişti. Akra’ b. Habis de Mecusî idi.