Peygamber Efendimizin Hasta Ziyareti ve Taziyelere Verdiği Önem ile İnsanlarla Dertleşmesi
Hasta ziyaretinde, dost düşman, mümin kafir ayırımı yapmazdı. Sünen-i Ne-sâ’fnin “Bâbü’t-tekbîr ale’l-cenâze” bölümünde; “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, hasta ziyaretine her zaman riâyet ederdi” diye yazmaktadır. Buhârî, Ebû Dâvûd, ve diğerlerinde ise: “Yahûdî bir köle ölüm hastalığına yakalanınca Hz. Peygamber kendisini ziyarete gitti” diye rivayet edilmektedir.
Abdullah b. Sabit (ra) hastalanınca Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onu ziyarete gitti. O sırada Abdullah komadaydı. Allah Resulü seslenince O’nu duymadı. Hz. Peygamber: “Yazık ey Ebû Rebf, artık çağrımız da sana fayda etmiyor” buyurdu. Bunu duyan kadınlar feryâd ile ağlamaya başladılar. Oradaki insanlar onları engellemek isteyince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; “Bırakın şimdi ağlasınlar. Öldükten sonra ağlamamak gerekir” buyurdu. Abdullah b. Sâ-bit’in kızı, “Onun şehid olacağını umuyordum. Çünkü cihad için bütün hazırlıklarını yapmıştı” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “O, niyetinin mükâfaatını alacaktır” buyurdu.
Câbir (ra) hastalanınca, evi uzak olmasına rağmen Hz. Peygamber onu yaya olarak ziyarete giderdi. Bir gün tekrar hasta olunca Ebu Bekir (ra)’ı da yanma alarak onu ziyarete gitti. Kendisi komadaydı. Allah Resulü su isteterek abdest aldı, artan suyu da onun yüzüne serpti. Câbir (ra) kendine geldi ve “Ey Allah Resulü! Mirasımı kime bakayım?” dedi. Bunun üzerine: “Allah Teâlâ çocuklarınız hakkında size şöyle tavsiyede bulunur…” âyeti indi. (Nisa 4/11)
Sahabeden biri hasta olmuştu. Hz. Peygamber birkaç kez onu ziyarete gitti. Sa-habî bir gece vefat etti. Hz. Peygamber geç vakitte gelirse kendisine zahmet olur düşüncesiyle adamın ölümünü Allah Resûlü’ne haber vermeyerek cenazeyi defnettiler. Hz. Peygamber sabahleyin haber alınca olanlara üzüldü ve kabrine giderek cenaze namazını kıldı.
Abdullah b- Amr Uhud savaşında şehid olmuştu. Kafirler onun elini, kolunu parça parça kesmişlerdi. Cesedi Hz. Peygamber’in Önüne konuldu ve üzerine bez örtüldü. Oğlu Câbir geldi ve sevgi coşkusuyla bezi kaldırıp görmek istedi. Oradakiler engel olunca tekrar ellerini babasını cesedine doğru uzattı. İnsanlar tekrar engelledi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, baba acısını teskin etme düşüncesiyle bezin kaldırılmasını emretti. Bezin kaldırılmasıyla birlikte Abdullah’ın kız kardeşi kendini tutamayarak feryadı etti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Ağlanacak birşey yok, melekler onu kanatlarının üzerinde alıp götürdüler” buyurdu.
Bir gün Sa’d b. Ubâde (ra) hastalanmıştı. Hz. Peygamber onu ziyarete gitti. Halini görünce içi burkulup üzüldü ve gözlerinden yaşlar boşandı. O’nun ağladığını görenler de ağlamaya başladılar.
Bir Habeşli mescidi her zaman süpürürdü. Bir gün öldü. Fakat sahabe bunu Hz. Peygamber’e haber vermediler. Bir süre geçtikten sonra Allah Resulü onun nasıl olduğunu sordu. İnsanlar da onun öldüğünü haber verdiler. Hz. Peygamber “Neden bana haber vermediniz?” deyince insanlar önem vermediklerini söylediler. Yani onun ölümünü haber vermeye değmez bulduklarını söylediler. Hz. Peygamber onun mezarını sorup öğrendi ve oraya giderek cenaze namazını kıldı.
Allah Resulü, cenaze geçerken ayağa kalkardı. Buhârî’de rivayet ediliyor ki: “Allah Resulü bir gün şöyle buyurdu: Cenaze geçiyorsa onunla birlikte gidin, en azından ayağa kalkın ve önünüzden geçinceye kadar ayakta durun.”
Hz. Peygamber son derece ince kalpli ve hassas yaratıhşlı, özellikle yakınlarının ölümü kendisi üzerinde müessir olsa da, bağırarak ağlamaktan ve matem tutup feryad etmekten hiç hoşlanmazdı. Hz. Ali (ra)’m kardeşi Ca’fer (ra)’ı çok severdi. Onun şehid olduğu haberi geldiğinde Hz. Peygamber matem meclisinde oturuyordu. O durumda iken biri gelerek Cafer’in eşlerinin ağladığını söyledi. Allah Resulü ona, “Git ve onları menet” buyurdu. Gîtti ve dönüşte: “Ben menettim ama feryattan vazgeçmiyorlar” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber tekrar menetmesi için geri gönderdi. Yine de feryattan vazgeçmediler. Üç kere menetmesine rağmen bunu kabul etmeyince; “Git, ağızlarına toprak doldur” buyurdu.