Peygamber Efendimizin Kadınlara Bakışı
Dünya tarihi boyunca bu zayıf sınıf —kadınlar— daima ezik kalmış, mağdur edilmiştir. O yüzdendir ki, tarihin ünlü kişilikleri incelenirken, O’nun bu haksızlığa uğramış zümre hakkındaki tutum ve görüşü mutlaka gözönüne alınmalıdır. İslâm, kadınlara haklarını veren, şeref ve mevki sarayında onlara erkeklerle eşit yer veren ilk dindir, islâm şeriatını getiren ve onu insanlar üzerinde ilk uygulayan Hz. Pey-gamber’in hayatını incelerken O’nun kadınlara yaklaşımınınn nasıl olduğunu da görmemiz gerekir.
Hz. Peygamber’in “îlâ” (=Eşlerinden birkaç gün için ayrı kalmaya söz vermesi) hakkında Sahih-i Buhâride geçen hadiste Hz. Ömer’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Mekke’de iken kadınları değersiz varlıklar kabul ederdik. Medine’de ise kadınların nisbeten bir değeri vardı. Fakat lâyık oldukları ölçüde değildi.”
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kendi emir ve hükümleriyle onların haklarını ortaya koyduğu gibi, kendi uygulaması bu hakları daha da belirgin hale getirmiştir. Mübarek eşleriyle ilgili olaylar ayrıca anlatılmıştır. Burada Hz. Peygamber’in kadınlara yaklaşımını içeren belirgin olaylara yer vereceğiz.
Hz. Peygamber’in huzuruna her zaman erkekler akın ettiği için, kadınların bu konuşma, öğüt ve nasihatleri dinlemeye, birtakım sosyal ve dini meseleleri sorup öğrenmeye fırsatları olmuyordu. Kadınlar bir gün Hz. Peygamber’e gelerek, “Erkeklerle birlikte oturamayacağımız için bize özel bir gün ayırmalısınız” diye istekte bulundular. Hz. Peygamber onlarm bu isteklerini kabul etti ve toplanmaları için özel bir gün belirledi.
Islâmın ilk günlerinde Habeşistan’a hicret edenler arasında Esma bn. Umeys de vardı. Hayber fethedildiği sırada Habeşistan muhacirleri Medine’ye geldiklerinde o da gelmişi. Bir gün Hafsa (ra) ile görüşmeye gitti. O sırada Hz. Hafsa’nm babası Hz. Ömer de orada bulunuyordu. Onu görünce “Bu kim?” diye sordu. Peygamberimizin hanımı Hafsa (ra) babasını tanıtarak adını söyledi. Hz. Ömer (ra): “Habeşistan’dan gelen, o deniz tarafından gelen siz miydiniz?” diye sordu. Esma bn. Umeys buna karşılık, “Evet işte o” dedi. Hz.Ömer bunun üzerine, “Biz sizden daha önce hicret ettik. O yüzden Hz. Peygamber’e yakınlıkta bizim hakkımız sizden daha fazladır” dedi. Esma (ra) bu söze çok kızdı ve “Asla öyle değildir. Sizler Allah Resulü efendimizle birlikte kalıyordunuz. Açları O doyuruyordu. Halbuki biz ne haldeydik? Evden uzakta, kimsesiz, Habeşîler arasında yaşıyorduk. İnsanlar bize eziyet ediyordu ve hayatımız her an tehlikedeydi” dedi. Bunlar konuşulurken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem çıkageldi. Esma, “Ey Allah Resulü! Ömer şöyle dedi” diyerek onun sözünü aktardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona, “Sen ne cevap verdin?” deyince konuşulanların hepsini anlattı. Hz. Peygamber buna karşılık, “Ömer’in bana yakınlık hakkı sizden daha fazla değildir. Ömer ve arkadaşları sadece bir kez hicret ettiler. Siz ise iki kere hicret ettiniz” buyurdu.
Bu olay ve Hz. Peygamber’in buyruğu etrafa yayılınca Habeşistan muhacirleri gruplar halinde Esma (ra)’nın yanma gelir ve Hz. Peygamber’in buyruğunu tekrarlatarak dinlerlerdi. Esma (ra) şöyle der: “Habeşistan muhacirlerini dünyada hiçbir-şey Hz. Peygamber’in bu sözlerinden daha fazla sevindirmiş olamaz.” Hz. Peygamber’in özel hizmetkârı olan Enes b. Mâlik (ra)’ın halasının adı Ümmü Ha-ram’dı. Bu hanım, süt annesi tarafından Hz. Peygamber’in de halası oluyordu. Hz. Peygamber Küba’ya her gidişinde mutlaka onu da ziyaret ederdi. Kadın çok kere yemek getirip Allah Resûlü’nün önüne koyar, o da yemekten yerdi. Allah Resulü uyurken o da saçlarının bakımını yapardı.
Hz. Peygamber, Enes (ra)’m annesi olan Ümmü Süleym’i çok severdi. Çoğu kere onun evine gider, o da üzerine oturması için yaygılar serer, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de istirahat ederek uyurdu. Hz. Peygamber uykudan uyanınca o mübarek kadm Hz. Peygamber’in terlerini silerek alır bir şişede biriktirirdi. Öldüğü zaman kefeni hazırlanırken Hz. Peygamber’in mübarek terinin kefenine sürülmesini vasiyet etmişti.
Bir gün Enes (ra)’ın dadısı Müleyke, Hz. Peygamberi davet etti. Yemeği kendi eliyle hazırlamıştı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yedikten sonra, “Gel sana namaz kıldırayım” buyurdu. Evde tek kilim vardı, o da kullanıla kullanıla kararmıştı. Enes (ra) önce onu güzel bir yıkadı, sonra namaz kılmak için serdi. Hz. Peygamber imamlık yaptı. Enes (ra) ile dadısı ve bir de yetim köle saf tutarak arkada durdu. Hz. Peygamber iki rekat namaz kıldırdıktan sonra evden ayrıldı.
Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma (ra), Hz. Aişe’nin üvey kızkardeşi ve Zübeyr (ra)’ın eşiydi. Medine’ye geldiklerinde Zübeyr’in bir atından başka hiçbirşey yoktu. Esma (ra) ata yiyecek bulmak için vadiye gidip ot getirir ve yemek pişirirdi. Esma (ra), Hz. Peygamber’in ikram ettiği Medine’den üç kilometre uzaklıktaki bahçeden hurma salkımlarını tepesine koyarak getirir, bütün bu işleri bizzat kendisi yapardı. Bugün yine böyle hurma salkımlarını tepesine koymuş gelirken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem gördü. O anda Hz. Peygamber deveye binmiş haldeydi. Onu bindirmek için deveyi çöktürdü. Esma (ra) da bu durumdan utandı. Hz. Peygamber onun mahremiyetten dolayı utandığını görünce hiçbirşey demedi ve onu orada bırakarak yoluna devam etti. Esma (ra) der ki: Daha sonra Hz. Ebu Bekir (ra) seyislik yapıp atlara bakan bir hizmetçi gönderdi de sanki kölelikten kurtulmuş gibi, o sıkıntıdan ve yük taşımaktan kurtuldum.
Bir gün yakınları ve akrabaları olan bir çok kadın oturmuş Hz. Peygamber sal-lallahu aleyhi vesellem ile konuşuyorlardı. Hz. Ömer (ra) gelince hepsi kalktılar. Hz. Peygamber güldü. Hz. Ömer, “Allah sizi daima neşeli kılsın, neden güldünüz?” dedi. Hz. Peygamber, “Bu kadınlara hayret ettim. Senin sesini duyar duymaz hepsi bir köşeye saklandı” buyurdu. Hz. Ömer (ra) onlara hitaben, “Ey ömür törpüleri! Benden korkuyorsunuz da Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesel-lem’den neden korkmuyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine hepsi; “Sen Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e göre daha sert huylusun” dediler.
Hz. Peygamber bir gün Hz. Aişe (ra)’nın odasında yüzünü örtmüş uyuyordu. Bayram günüydü. Kız çocuları tef çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Hz. Ebu Bekir (ra) geldi. Hz. Peygamber’in uyuduğunu onların da şarkı söyleyerek gürültü yaptıklarını görünce azarladı. Bunu duyan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Bırak söylesinler, onların bayram günüdür” buyurdu.
Kadınlar, son derece cüretle ve çekinmeden Hz. Peygamber’e soru sorar, meseleleri öğrenirlerdi. Sahâbe-i kiram da onların bu cüretlerine hayret ederlerdi. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiçbir şekilde memnuniyetsizlik göstermezdi.
Kadınlar genellikle nazik karakterli ve ince duygulu olduklarından Hz. Peygamber onları kırmamaya özen gösterirdi.
Enceşe adlı Habeşistanlı bir köle çok güzel “hudey” söylerdi. Yani devenin önünde deveyi daha hızlı gitmeye sevkeden güzel bir nağme okur giderdi. Bir defasında seferde Hz. Peygamberin mübarek eşleri birlikteydi. Enceşe de “hudey” okuyup gidiyordu. Deve çok hızlı gitmeye başlayınca Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Enceşe! Dikkat et şişeler —kadınlar— kırılmasın!” buyurdu.