Peygamber Efendimiz’in Edeb Ve Haya Duygusu, Hz. Peygamber İşini Kendi Görürdü, Hz. Peygamber’in Başkalarının İşlerini Yapması hakkında bilgi bu sayfada derledik.
Sahih hadis kitaplarında nakledilen rivayetler, Hz. Peygamber’in çok terbiyeli bir genç kızdan bile daha fazla utanma ve haya duygusuna sahip olduğunu bildirmektedir. Utanma, edep ve haya duygusu, O’nun her hareket ve davranışında kendini gösterirdi. Hiç kimseye hiçbir zaman çirkin bir söz söylememişti. Çarşı ve pazara çıktığında yollardan sessiz ve sakin geçip giderdi. Dudakları tebessümün dışında gülmezdi. Hayatında kahkaha ile güldüğü görülmemişti. Diğer insanların otuz iki dişini göstererek güldüğü gibi bir gülüş, O’nun mübarek ağzına hiç nasip olmamıştı.
Kalabalık bir toplantıda hoşuna gitmeyen bir söz söylenmişse, insanların onurunu düşünerek söz sahibini utandırmamak için hiçbirşey söylemez, ancak hoşlanmadığı yüz ifadesinden belli olurdu. Sahâbe-i kiram bu şekilde uyarılmış olurdu.
Cahüiye döneminde Arabistan’da da diğer ülkelerde olduğu gibi utanma ve haya duygusu çok zayıftı. Çıplak yıkanmak genel bir âdetti. Kabe’yi çıplak tavaf ederlerdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bunlardan nefret ediyordu. Bir gün bunları kastederek: “Hamamlardan uzak durun” buyurdu. Yanındakiler, “însan, hamamda yıkanarak kirlerden arınır, yıkanma hastalığa da iyi gelir” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Yıkanınız ama daima örtülü yerde yıkanınız” buyurdu. Arabistan’da pek hamam yoktu. Ancak Arabistan sınırlarına yakın olan Suriye ve Irak şehirlerinde birçok hamam vardı. O bakımdan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; “Siz Acemistan’ı —Arabistan dışındaki İran ve diğer yerleri— fethettiğiniz zaman oralarda hamamlar göreceksiniz Oralara gittiğinizde üzerinizi örtecek bezlerle gidin” buyurdu.
Bir gün bazı kadınlar Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in eşi olan Üm-mü Seleme (ra)’nın yanma geldiler. Ümrnü Seleme (ra) nereli olduklarını sordu. Onlar da “Humus” —Suriye’nin bir şehri— dediler. Ümmü Selem onlara: “Sizler hamamlarda yıkananlardan mısınız?” diye sorunca: “Hamamlar kötü yerler midir?” dediler. Ümmü Seleme (ra) ise: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesel-lem’den işittim ki: “Allah kendi evinden başka birinin evinde soyunan kadının namus perdesini yırtar.” Ebû Davûd’da şöyle bir rivayet vardır: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hamamda yıkanmayı kesinlikle menetmiştir. Sonra erkeklerin örtünerek yıkanmaları şartıyla gitmelerine izin vermiştir. Fakat kadmlar için birinci hüküm devam etmiştir. Araplar’da tuvalet yoktu. İnsanlar açık alanlarda ihtiyaçlarını giderir ve bundan haya etmezlerdi. Hatta birbirlerinin yanına, karşısına oturarak, büyük küçük abdestlerini yaparlardı. Bir yandan da birbirleriyle konuşup dertleşirlerdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bunu şiddetle menetti ve “Allah Teâlâ bundan nefret eder” buyurdu.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ihtiyacını gidermek için gözlerden tamamen kayboluncaya kadar uzağa gitme alışkanlığına sahipti. Mekke’nin fethinden sonra orada kaldığı sürece zorunlu ihtiyaçları için Kabe’nin en az üç mil mesafe uzaklığa giderdi.
Hz. Peygamber İşini Kendi Görürdü
Bütün sahabe, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in fedakâr hizmetçileriydiler. Buna rağmen Allah Resulü kendi işini kendi yapmayı severdi. Hz. Aişe (ra), Ebu Saîd el-Hudrî (ra) ve Hz. Hasan (ra), Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendi işini bizzat kendi eliyle yaptığını rivayet etmişlerdir.[448] Bir kişi, Hz. Aişe (ra)’ya: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem evde ne yapardı?” diye sordu. Hz. Aişe, “Ev işleriyle meşgul olurdu. Elbiseleri kendi yamalar, evi kendi eliyle süpürürdü. Eliyle süt sağar, çarşıdan ev eşyasını satın alır gelirdi. Ayakkabısı sökülür-se bizzat kendisi kendi eliyle onarırdı. Su kovasının ipini bağlardı. Deveyi kendi eliyle bağlar, ona yem verirdi, köleyle birlikte un öğütürdü” diye cevap verdi.
Bir gün Enes b. Mâlik (ra) Allah Resûlü’nün mübarek huzuruna geldiğinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendi eliyle bir devenin sırtını yağladığını gördü. Yine Enes’ten yapılan bir rivayette ise, zekât olarak getirilen mallar arasındaki develerin sırtını yağladığı görülmüştü. Bir üçüncü kanaldan yapılan rivayette ise Enes (ra), Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in kendi eliyle keçileri yağladığını gördüğünü söylemiştir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir gün mescide gittiğinde birinin mescide burnunu silmiş olduğunu gördü. Bizzat kendisi mübarek eliyle bir taş parçası alarak onu kazıdı ve insanları bir daha böyle hareket etmekten şiddetle menetti.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem henüz çocuk yaşta iken Kabe tamir ediliyordu. O zaman bile taşları yüklenip ustaların yanına getiriyordu. Kubâ mescidinin ve Mescid-i Nebevî’nin inşasında, Hendek savaşı öncesi hendek kazüma-smda nasıl diğer işçilerle birlikte çalıştığı, kendi mübarek eliyle taşları nasıl taşıdığı ve araziyi nasıl kazdığı birinci ciltte geniş olarak anlatılmıştı. Bir yolculuk sırasında sahabe-i kiram keçi kesti ve pişirmek için aralarında işbölümü yaptı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “Çölden odunları ben toplayacağım” buyurdu. Sahabe, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e zahmet olur düşüncesiyle bunu kabul etmeye yanaşmayınca: “Ayrıcalık istemem” buyurdu. Başka bir yolculukta ise ayakkabasının bağı kopmuştu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kendi eliyle tamir etmek istedi. Sahabeden biri; “Ey Allah Resulü, verin ben yapayım” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona, “Bu; ayrıcalık ve üstünlük taslamak olur ki, en sevmediğim şeydir” buyurdu.
İki sahabî anlatır: “Bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanına gittik. Mübarek eliyle evini tamir ettiğini gördük, biz de çalışmaya katıldık. İş bitince Hz.Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bizim için hayırlı duada bulundu.”
Hz. Peygamber’in Başkalarının İşlerini Yapması
Habbâb b. Eret (ra) sahabedendi. Bir keresinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, onu bir gazveye gönderdi. Habbâb’ın evinde erkek yoktu. Kadınlar da süt sağmasını bilmiyordu. O yüzden Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hergün onun evine gider, süt sağardı. Habeşistan’dan gelen misafirlere sahabe kendileri hizmet etmek istedi. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onlara mâni olarak: “Onlar benim dostlarına hizmet ettiler. O yüzden onlara hizmet görevini bizzat ben yerine getireceğim” buyurdu.” Tâif’te Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek ayaklarını yaralayan, O’nu taş yağmuruna tutarak kan revân içinde bırakan Sakîf kabilesinin kafirleriydi. Bunlar Hicret’in 9. yılında bir heyet halinde Medine’ye geldiler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onları Mescid-i Nebevî’de misafir etti ve onların mihmandarlığını bizzat kendisi yaptı.
Medine’nin hizmetçi kadınları, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna gelir ve: “Ey Allah Resulü! Benim şu işim var” derlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hemen ayağa kalkar ve onların işini yapardı. Medine’de deli bir hizmetçi kadın vardı. Bir gün geldi ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek elini yakaladı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona; “Ey kadın! Medine’nin hangi sokağına istersen otur, senin işini yapacağım” buyurdu. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem o kadınla birlikte Medine’nin bir sokağına gidip oturdu. Onun işini görüp halletti.
Abdullah b. Ebi Evfâ sahabedendi. Kendisi şöyle derdi: “Hz. Peygambersallal-lahu aleyhi vesellem, dul ve fakir kimselerle gidip onların işlerini halletmekten utanç duymazdı.”
Bir keresinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem namaz kılmak üzere ayağa kalkmıştı. Tam o sırada bir bedevi geldi ve Peygamberin eteğine yapışarak: “Birazcık ihtiyacım kaldı. Olur ya unuturum. Önce şunu bir hallediver” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onunla mescitten çıktı ve işini hallettikten sonra gelip namaz kıldı.