Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, hastaları mutlaka ziyaret eder, hal ve hatırlarını sorar, teselli ederdi. Sahabe-i kirama da, “Hasta ziyaret etmek bir müs-lümanın görevidir” buyururdu. Medine’de hicretin ilk günlerinde devamlı şöyle yapardı: Bir kimsenin ölümü yaklaşınca sahabe-i kiram Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e bunu haber verir, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de ölmeden önce hastanın yanına gider, onun bağışlanması için dua eder, son nefesine kadar yanında otururdu. Son nefesini vermesini beklerken o kadar zaman geçerdi ki, beklemekten yorgun düştüğü olurdu. Sahabe-i kiram Allah Resûlü’nün bu şekilde çok eziyet çekip yorulduğunu farkettiler. Bu yüzden de herhangi biri öldükten sonra ölümünü haber verir oldular. Allah Resulü cenaze evine gider, Allah’tan öleni bağışlamasını diler, cenaze namazını kılar, eğer toprağa verilmesi gerekiyorsa bekler, aksi halde geri dönerdi. Fakat sahabe Allah Resûlü’nün bu kadar eziyete katlanmasına da razı olmadı. Bizzat cenazeyi Allah Resûlü’nün bulunduğu yere getirmeye başladılar ve bu, genel bir uygulama oldu. Ziyaret için bir hastaya gittiğinde Allah Resulü önce onu teskin eder, alnına ve nabzına elini kor, sağlığı için dua buyurur ve: “İnşallah, kurtulursunuz” buyururdu. Şayet karamsar sözler söylerse, bundan hoşlanmazdı. Bir keresinde bir bedevi Medine’ye geldikten sonra hastalandı. Allah Resulü onu ziyarete gitti ve teskin edici sözler söyledi. O adam da: “Siz iyi şeyler söylediniz. Ama çok ateşim var, bu beni öldürecek” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: “Evet, artık öyle” buyurdu.