Abdulmuttalib, kendisi anlatmıştır:
“Kış seferinde Yemen’e gittim. Zebur okuyan bir yahudinin yanında konakladım. Yahudi bana:
– Abdulmuttalib! Vücudunun bazı yerlerine bakabilir miyini? dedi. Ben:
– Evet, ama avret olmayan yerlerine, dedim. Burun deliğimin birine baktı ve:
– Burun deliklerinden birinde hükümdarlık, diğerinde de peygamberlik görüyorum, dedi ve “Senin “şa’a”n var mı? diye sordu.
– Şa’a ne demektir? dedim
– Zevce demektir, dedi. Ben de:
– Şimdilik yok, dedim. Yahudi:
– Mekke’ye varınca evlen, dedi.
Abdulmuttalib gelip Hale bint Vehb ibn Abdimenaf ibn Zuhre ile evlendi. Hale: Hanıza ve Safıyye’yi doğurdu.
Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah, Amine bint Vehb’le evlendi. Amine de Rasulullah’ı (s.a.v.) doğurdu.
Kureyş, Abdullah babasına üstün geldi, derdi. Başka bir rivayette; o yahudi şöyle demiştir:
“Burnunun öbür deliğinde peygamberlik var. Biz bunu, Zuhre oğullarında görüyoruz. Dönünce onlardan bir kadınla evlen.”