Namaz nedir, Sabah namazı nasıl kılınır kısaca (Sabah namazı nasıl kılınır resimli ve Sabah namazı nasıl kılınır video) ile Sabah Namazı vakti hakkında bilgi sizler için bu sayfada derledik.
Cenaze ve Bayram Namazları dışındaki bütün namazların kılınışı aynıdır. İşte Sabah namazının kılınışı ve sabah namazı vakti…
Sabah namazının vakti: Tanyerinin ağarmaya başlamasından güneşin doğmasına kadar olan vakittir. Tanyeri, sabaha karşı güneşin doğduğu yönde oluşan bir aydınlıktır.
Güneş doğunca, sabah namazının vakti çıkmış olur. Sabah namazı bu vakitte kılınamazsa, kazaya kalmış olur. Şer”i bir özürsüz namazı kazaya bırakmak büyük günahtır. Güneş doğduktan sonra işrak vaktine kadar hiçbir namaz kılınamadığı için, sabahın kazası da bu vakitte yapılmaz. Güneşin doğuşundan 50 dakika sonra sünneti ile birlikte kazası yapılır. Öğleye 20 dakika kalıncaya kadar kaza edilebilir.
Namaz Nasıl Kılınır?
Burada sabah namazının
farzı örnek gösterilmiştir.
Önce Kıbleye dönülür, ardından niyet edilir. “Niyet
ettim Allah rızası için sabah namazının farzını adâ etmeye”.
Diğer namazlarda hangi vaktin namazı ise onun ismi zikredilir.
Tekbir
Erkek: Eller kulak
hizasında, Başparmaklar
kulakların hizasına kadar
kaldırılır, avuçlar kıbleye
dönük şekilde. اَلٰهّلُ اَكْبَرُ
“Allahu Ekber ” denir.
Kadın: Eller omuz
hizasında, parmaklar
kıbleye dönük şekilde
اَلٰهّلُ اَكْبَرُ “Allahu Ekber ”
denir.
Kıyam
Erkek:
Tekbirden sonra sağ
el ile sol elin bileği
kavranır. Gözler secde
yerine bakar; Bu
esnada “Subhaneke duâsı
ardından Fatiha sûresi ve
bir de kısa sûre okunur.”
Bayanlar ellerini göğüslerinin üzerine bağlarlar. Subhaneke duâsı
ardından Fatiha sûresi ve
bir de kısa sûre okunur.”
Ruku
Erkek: Rukuda eller
dizleri kavrayacak şekilde
tutulur. Bayanlar ellerini dizlerinin biraz yukarı kısmına koyarlar. Gözler secde yerine bakar, dirsekler gergin bir
şekilde olmalı; sırt, boyun ve omuz aynı hizada olmalıdır. Bu durumda
iken 3 kez سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ “subhane rabbiyel “aziym” denir.
İ’tidal
Rukû”dan kalkarken “ سَمِعَ
اللّٰه لمَنْ حَمِدَهُ semiallahu limen
hamideh” denir ve dik bir
şekilde ayakta durulup
رَبنَّا لكَ الْحَمْدُ “Rabbena
lekel hamd” dedikten sonra
اَلٰهّلُ اَكْبَرُ
“Allahu Ekber ” diyerek secdeye varılır.
Secde
Erkek:
Secdeye giderken sırasıyla dizler, alın ve
burun yere konur. İki
diz arasında yaklaşık bir karış mesafe bırakılır. Secdede dirsekler karın bölgesinden uzak
tutulur. Bu halde iken
3 kez “ سُبْحَانَ رَبِّيَ الْاَعْلَي
Subhane rabbiye”l-a”la”denir.
Kadın:
Secdeye giderken
Secdede dirsekler karın bölgesinden uzak tutulmaz. Secde’den Allahu Ekber denilerek kalkılır ve tekrar Allahu Ekber denilerek Secdeye gidilir yine aynı şekilde 3 kez “ سُبْحَانَ رَبِّيَ الْاَعْلَي Subhane rabbiye”l-a”la” denir ve tekbirle ikinci rekat için ayağa kalkılır.
2.Rekat’ta; İkinci rekata başlarken besmele ile birlikte Fatiha Suresi ve bir sure okunduktan sonra Ruku’ya gidilir. Rukuda 3 kez سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ “subhane rabbiyel “aziym” denir. Rukû”dan kalkarken “ سَمِعَ اللّٰه لمَنْ حَمِدَهُ semiallahu limen hamideh” denir ve dik bir şekilde ayakta durulup رَبنَّا لكَ الْحَمْدُ “Rabbena lekel hamd” dedikten sonra
اَلٰهّلُ اَكْبَرُ “Allahu Ekber ” diyerek yine secdeye varılır.
Yukarıda resimli olarak gösterdiğimiz gibi, Secdeye giderken sırasıyla dizler, alın ve burun yere konur. İki diz arasında yaklaşık bir karış mesafe bırakılır. Secdede dirsekler karın bölgesinden uzak tutulur. Bu halde iken 3 kez “ سُبْحَانَ رَبِّيَ الْاَعْلَي
Subhane rabbiye”l-a”la” denir. Kadın Secdeye giderken Secdede dirsekler karın bölgesinden uzak tutulmaz. Secde’den Allahu Ekber denilerek kalkılır ve tekrar Allahu Ekber denilerek Secdeye gidilir yine aynı şekilde 3 kez “ سُبْحَانَ رَبِّيَ الْاَعْلَي Subhane rabbiye”l-a”la” denir ve oturur. Bu son oturuştur. Bu oturuşta Ettehiayyatü, Salli-Barik ve Rebbena duaları okunur.
Tahiyyât ve duâlar
okunduktan sonra; önce sağa sonra sola اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ الٰهّلِ “Esselâmu aleykum ve rahmetullah” diyerek selâm verilir.
SABAH NAMAZI NASIL KILINIR VİDEOLU
NAMAZIN ÖNEMİ
İnsanlar Allah’ı tanımak için yaratılmışlardır. (K. ez-Zâriyat (51 ) 56: Ayrıca bk, Aclûn[M1]î[M2], Kesfu’I-hafâ N/173.) Allah’ı iyi tanımışlığın en güzel göstergesi namazdır.
Namazın toplayıcılık niteliği vardır. Onda her türlü ibadetten bir parça bulunur. (Imam Rabbani Mektubat’ında bunu güzel izah eder.)
Namazı Yaratıcımız (c.c.) imana denk tutmus ve kıble değiştiginde, “geçmiş namazlarımız boşa mi gitti?” diye soranlara, “Allah sizin imanınızı zayi etmez” buyurarak, namazdan “iman” diye söz etmiştir. (K. Bakara (2) 143.)
Bu yüzden sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in arkadaşları da: “Biz namazdan başka hiçbir ibadeti terketmeyi küfre yani. kâfir olmaya denk saymazdık” demişlerdir.
Dünyada en üst makamdan en aşağı görülenine kadar herkesi aynı safta toplayıp, Allah’ın karşısında hepsinin insan olarak eşit olduklarını namaz kadar vurgulayan bir başka eylem yoktur.
İnsanın bedeninin gıdaya ve çeşitli vitaminlere ihtiyacı olduğu gibi, ruhunun da gıdaya ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Ruhun temel gıdası namazdır. Ve insanın bedeni çeşitli kirlerle kirlendigi gibi ruhu da kirlenir. Namaz bu her iki kiri de temizler.
Namaz insanı yalnızlık duygusundan kurtarır. Günde en az beş defa tekbir alırken dünyayı ve içinde bulunanları arkasına atan, bu hareketiyle en azından şunları demek ister:
Bütün dünya bir yana olsa bana Allah’ım yeter. Ben ondan başka boyun eğecek kimse tanımıyorum.
Allah-u Ekber = En büyük Allah’tir, diyorum ve benim namazıma O’nun ihtiyacı olmadığını da böylelikle itiraf ediyorum.
Namaz sevgili Peygamberimiz aracılığıyla bizzat Yüce Allah’ımızın bize gönderdiği bir hediyedir; onu nasıl reddederiz?
Namaz Miraç hediyesi olmakla mü’minlerin Miracı sayılmıştır. Yani namaz insanı manâ âleminde alabildiğine yükselten bir asansördür. Ona tutunmayanlar aşağıların aşağısında kalacaklardır.
Namaza belki de en az muhtaç olan insan, Allah’ın Rasûlü Muhammed’dir. Ama o, aynı zamanda namazı en iyi anlayan insandır. Bu yüzden onun, ayakları şişecek kadar namaz kıldığıolurdu. Aişe annemiz ona bir seferinde acıyarak: “Ey Allah’ın Rasûlü, Allah senin geçmiş gelecek bütün günahlarını bağışladığını söylüyor, öyleyse kendini bunca yormak niçin?” diye sorduğunda O da:
“Sükreden bir kul olmayayım mi?” buyurmuştur. (Buharî tefsir 48, teheccüd 6; Müslim, münafikûn 79, 81.) Demek ki namaz, Allah’ımızın verdiği sayısız nimetlere karşı da bir şükür, yani tesekkürdür.
Artık kalp temizliğinin nasıl olduğunu daha iyi anlıyor olmalıyız. Demek ki, kalp temizliği namaz kılmamayı değil, daha çok kılmayı gerektirir.
Ancak namazın bütün bu iyi etkileri için bir şart vardır: Onu Allah’la yüzyüzeymis gibi kılmak. Yani “huşû” ya da “ihsan”. Kendisini Allah’la konuşuyor sayarak o şekilde namaz kılmak. Onun için namaz kılanın önünden geçilmez. Konuşanlar, arasından geçmek terbiyesizliktir.
Bu yüzden Allah, kurtuluşa erecekler içerisinde öncelikle namazlarını “huşû” içinde kılanları sayar. (“Mû’minler elbette kurtulacaktır: Onlar ki, namazlarında huşuludurlar, boş şeylerden yüzçevirirler, zekâtlarını verirler, ırzlarını korurlar..:’ K. Müminûn (23) 1-9.)
Bu yüzden Allah (c.c.) “Beni anmak için namaz kıl.” (Tâ-hâ (20) 14.) buyurur. Demek ki namaz Allah’ı anmak yani zikretmek ve hatırlamak için kılınır.
Bu yüzden Allah (c.c.): “dosdoğru kılınan namaz insanları her kötülükten alıkoyar.” (Akebût (29) 45.) buyurur. Bunu herkes, kırk gün değil, sadece bir hafta, hattâ bir gün huşû’lu namaz kılmakla açık seçik görür. Ama olabildiğince düşünerek, olabildiğince kontaktta.
Bu yüzden Allah Rasûlü dünya meşgaleleriyle yorulduğu ve sıkıldığızamanlarda: “Ey Bilal, kalk da bizi ferahlat!” (Ebû Dâvûd, edep 78; Müsned V/364, 371.) yani, ezan oku da namaz kılalım, buyururlardı.
Onun arkadaşlarından bazıları da namaza durduklarında Allah’tan başka her şeyi unuturlardı. Hattâ birisinin sırtına ok saplanmışti. Acısına dayanamadığı için çıkaramıyorlardı. Bu yüzden o namaza durduğunda çıkardılar. Duymamıştı bile. (Benzer bir olay için bk. Kandıhlevî, Hayâtu’s-sahabe NI/605.)
Bir başkası, namazda hatırına gelip kendisini Allah’ı anmaktan alıkoyduğu için, çok değerli hurma bahçesini Allah Rasûlü’ne bağışladı. (bk. Kandıhlevî age NI/544; Ibnü’I-münzir, et-Tergib I/316. )
Artık nasıl namaz kılmayız? Nasıl AlIah’a kulluğu kabullenmeyiz? Nasıl çocuğumuza namaz kıldırmamakla ona acıdığımızı zannederiz? Namazın yaşınıda, onu emreden belirliyor ve elçisine: “Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namaz kılmayı öğretin ve onları namaza başlatin, on yaşına geldiklerinde de, eğer namaz kılmadıkları olursa, dövün, yataklarını da ayırın.” 24 dedirtiyor. Gerçekten de çocukken başlanılmayan şeylere sonradan alışmak çok zordur.