Mezhep nedir? Mezhebler Nasıl Ortaya çıkmıştır? Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır? Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzuru Var mıdır? Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur’an’ı ve Hadisi Okuyup Hüküm çıkaramaz mı? İşte tüm detaylarıyla Mezhep…
Mezhep, Sözlük anlamı gitmek, izlemek, gidilen yol demektir. Dini manada mezheb ise, müctehid bir alimin fikir ve görüşlerini benimseyen insanların meydana getirdiği dini ekollere denir.
İslâm tarihinde, mezheb kelimesi genel olarak itikadi, siyasi ve fıkhi görüşlerin hepsi için kullanılmıştır. Buna karşılık siyasi ve itikadi mezhepler daha çok Fırka, Nihle, Makale kelimeleriyle ifade edilmiştir. Fırka (çoğulu fırak), farklı görüşlere sahib insan topluluğu demektir. Nihle (çoğulu nihal), görüş, inanış ve kabul ediş tarzı demektir. Makale (çoğulu makalat), fikir, inanış, görüş ve söz demektir. Çeşitli dinleri belirtmek için de Milel (tekili mille) kelimesi kullanılmıştır.
Mezhebler arasında esasta hiçbir ayrılık yoktur. Ayrılık, teferruatta, dinin özüne dokunmayan fer’i mes’elelerdedir.
Ayrıca hiçbir müctehid kendi adına bir mezheb kurmak iddiasıyla ortaya çıkmamıştır. Kur’an ve hadislerden çıkardıkları hükümlerin başkaları tarafından benimsenmesi neticesinde, kendiliğinden o müctehid adına bir mezheb teşekkül etmiştir.
Mezhebler Nasıl Ortaya çıkmıştır?
Peygamberimizin Asr-ı Saadetinde sahabenin bir kısmı devamlı olarak Allah Resûlünün yanında kalıyor, Kur’an’ı ve hadisleri ezberliyor, onların manalarını iyice kavramaya çalışıyorlardı. Hazret-i Peygamber’in Kur’an’ın hükümlerini nasıl uyguladığını bizzat görüyor, ayetlerin iniş sebeblerini biliyorlardı.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra, bu sahabeler Mekke ve Medine dışına çıktılar, çeşitli İslam memleketlerine gittiler. Bunlar, gittikleri yerlerde Hicaz’dakinden farklı örf ve adetlere sahip insanlarla karşılaştılar. Halk gelip dini mes’eleleri kendilerine soruyor, onlar da o mes’ele hakkında Kur’an ve Sünnetin hükmünü bildiriyorlardı. Sorulan mes’ele hakkında Kur’an’da ve hadiste hüküm bulamazlarsa, o mes’elede ictihad edip mes’eleyi açıklığa kavuşturuyorlardı. Sahabe, gittikleri şehirlerde, hem hakim, hem müftü, hem vali, hem muallim durumunda idiler. Bulundukları yerde adeta birer ekol meydana getirmişlerdi. Birbirlerinden çok farklı yerlere dağıldıkları ve farklı örf ve adetlere sahip insanlar içinde yaşadıkları; bilgi, zeka ve kavrayış bakımından da aralarında farklar olduğu için, sorulan mes’eleler karşısında pek tabii olarak farklı ictihadlar, ayrı görüş ve kanaatlar ortaya çıkabiliyordu.
Bir sahabinin etrafında toplanan talebeleri, o sahabinin kendisinden sonra da onun sistemi ve metodu doğrultusunda ictihad yapmaya, kapalı olan mes’eleleri çözmeye, cem’iyette yeni ortaya çıkan durumlara hükümler bulmağa çalıştılar. Bu çalışmalar neticesinde, zamanla fıkhi mezhebler teşekkül etmeye başladı. Bazı mezhebler kendilerine fazla taraftar bulamadığı için, zaman içinde kaybolurken; bugünkü 4 büyük mezheb umumun teveccühünü kazanarak kuvvet buldu, yaygınlaştı ve günümüze kadar geldi.
Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır?
Bu ayrılıklar, çeşitli sebeblerden ileri gelir. Kur’an’da hüküm ifade eden ayetleri (ki bunlara, nass denir) anlayış, herkes için başka başka olabilir. Zira nassların, usûl-i fıkıhta beyan edildiği üzere, pek çok kısımları vardır: Hafi, mücmel, sarih, kinaye, mecaz, hakikat, mutlak – mukayyed, has – amm gibi. Bu yüzden müctehidlerin aynı nassı anlayışları farklı farklı olmaktadır.
Ayrıca, hadislerin de nevileri, çeşitleri vardır. Mütevatir, meşhûr, haber-i vahid, mürsel, muttasıl, münkatı’ gibi.
Bu hadisleri delil olarak kullanma konusunda da müctehidler ihtilaf etmişlerdir. Bunun neticesinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Mesela Hanefiler hadisler konusunda titiz davranır. Haber-i vahidi (Tek sahabenin rivayet ettiği hadisi) delil olarak kabûl etmezler. Şafiiler ise, haber-i vahidi kabûl eder ve onu Kıyas’a tercih ederler. Hanefiler mürsel hadisi alır, Şafiiler almazlar.
İşte bu gibi delillerdeki ihtilaf ve kabûl edilen delilleri de farklı anlayış, müctehidlerin aynı mes’elede farklı hükümler vermelerine sebeb olmuştur.
Fetva verilen beldenin örf ve adetleri de, müctehidlerin yaptıkları ictihadlara te’sir etmiştir.
Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzuru Var mıdır?
Hayır, bil’akis bu ihtilaflar, ümmet için rahmet olmuştur.
Herhangi bir mes’ele hususunda bir mezhebde zorlukla karşılaşınca, zaruret halinde, o mes’ele başka bir mezhebin kolaylık ifade eden hükmü ile halledilme yoluna gidilmiştir. Böylece mezheblerin varlığı ümmet için kolaylık ve genişliğe vesile olmuştur.
“ümmetimin ihtilafında rahmet vardır” mealindeki hadis-i şerifin ifade etmek istediği mana da bu olsa gerektir.
Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur’an’ı ve Hadisi Okuyup Hüküm çıkaramaz mı?
Müslüman olan her ferdin, dini mes’eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur’an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik payesine erişmiş, salahiyetli İslam alimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din alimlerinin izah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlaçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilaç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dini mes’elelerde temel kaynak Kur’an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış alimler yapabilir. Herkesin dini kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrak seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
Mezhebler Kaça Ayrılır?
Mezhebler önce 2’ye ayrılır:
1 – Fıkhi mezhebler,
2 – İtikadi mezhebler…
Fıkhi Mezhebler Kaça Ayrılır?
4’e ayrılır:
1 – Hanefi mezhebi,
2 – Maliki mezhebi,
3 – Şafii mezhebi,
4 – Hanbeli mezhebi.