Yaka silkmek
– Birinden bıkmak, usanmak.
– Bıkıp usanmak; bir iş, durum, yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek.
Örnek: Doğrusu yaka silkinecek bir iş seninki de.
Örnek 2: Yaramazlıklarından yaka silktirdi.
Yaka paça etmek (götürmek)
– Bir kimseyi bir yere götürmek ya da dışarı çıkarmak.
– Hiçbir itiraz dinlemeden, zorla, kuvvet kullanarak götürmek yada getirmek.
– Zorla, isteği dışında, apar topar, hırpalayarak.
Örnek: Polisler adamı yaka paça götürdüler.
Örnek 2: … o kuvvetine hayran olduğum adamı miskin bir mektep çocuğu gibi yaka paça alıp götürdükleridir. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Ahirette on parmağı yakasında olmak
– Kendisine karşı sorumlu olan kimseden ahirette hesap sormak.
Bir yakadan baş çıkarmak
– Bir çatı altında dirlik düzenlik içinde yaşamak.
Yakasına sarılmak
– İstediği bir şeyi, özellikle hakkını, almak için rahat bırakmamak.
– İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak, zorlamak.
Örnek: Çocuk annesinin yakasına sarılmış balon diye ağlıyordu.
Yakasına yapışmak
– Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak.
– Birinin yakasını tutup bırakmamak. Alacaklı olan bir kimseden hesap sormak veya alacağını tahsil etmek için konuşması ve alamayınca kızıp yakasından tutması ve bırakmaması.
Örnek: Beni de götüreceksin diye yakama yapıştı, ben de getirmek zorunda kaldım.
Örnek 2: Paramı vermeyince yakasına yapıştım.
Örnek 3: Sonra eşyaya bir zarar gelecek olursa Gülsüm”ün yakasına yapışıyordu. (R. N. Güntekin)
Yakasını bırakmamak
– Bir kimseyi bezdirecek kadar üstüne düşmek.
– Bezdirecek kadar üstüne düşmek, ısrar etmek, yanından ayrılmamak.
Örnek: Kendimi unutturup kaybettirmeye çalıştığım burada da Başkan, yakamı bırakmadı. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Ne olursa olsun yakasını bırakmayıp paramı alacağım ondan.
Yakasını kaptırmak
– Bir şeyin ya da bir kimsenin etkisinde kalmak, bu etkiden kurtulamamak.
– Bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak, ona bağlanmış olmak.
Örnek: Ooo … dedi, konukların en yaşlısı, sen yakanı iyice kaptırmış gibisin. (N. Araz)
İki eli yakasında olmak
– Hesap sormak.
– Ahrette, hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek.
– Bir sinir durumunda veya bir şüpheli durumda karşı tarafa söylenen bir söz olan İki Eli Yakasında Olmak bir deyim sözü olmakla birlikte bir kişiden hak istemek, o kişinden şikayetçi veya yaptığı şeyden dolayı razı olmadığını dile getiren bir sözdür.
Örnek: Kardeşlerine sahip çıkmazsan, iki elim yakanda olacak.
İki yakası bir araya gelmek
– Gelir ve giderleri denkleştirmek, geçimi sağlayabilmek.
– İşi yolunda gitmek, selamete kavuşmak.
– Geçim sıkıntısı yaşamamak, borçtan kurtulmak, gelir gider dengesini düzene koymak.
Örnek: Savurgan davrandığı için iki yakası bir araya gelmiyordu.
İki yakasını bir araya getirememek
– Maddi sıkıntıdan kurtulup rahata erememek.
Yaka bir tarafta, paça bir tarafta
– Kılığı kıyafeti dağınık bir durumda.
Yaka Isırmak
– Şaşırarak Allah esirgesin demek.
Yakadan geçirmek
– Evlatlığa kabul etmek.
Yakadan atmak
– Kendisini sömüren birisini başında savıp kurtulmak.
– Savıp kurtulmak, başından atmak.
Örnek: İnan onu yakamdan atmaya çalışıyorum.
Yakası açılmadık
– Söylenmesinden kaçınılan (söz, sövgü veya açık saçık nükte)
Yakasına çökmek
– Zorlamak, baskı yapmak.
Yakayı ele vermek
– Yakalanmak.
– Bir yerden ya da bir şeyden kaçan kimse; ele geçmek, yakalanmak, kaçamayarak ele geçmek.
Örnek: Mahallenin hırsızı sonunda yakayı ele verdi.
Örnek 2: Bu konuda hiç kimsenin yakayı ele vermeyeceğine şimdiden kalıbımı basarım. (B. R. Eyuboğlu)
Yakayı kurtarmak
– Olumsuz bir işten ceza görmeden vazgeçmek.
– Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak, kaçmak.
Örnek: Pek sıkboğaz ederlerse bakalım bir sırasını düşürebilirsek yolunda bir yalanla yakamızı kurtarırız. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Bu pis işten yakayı nasıl kurtardık hâlâ anlayabilmiş değilim.
Yaka ısırmak
– Şaşıp “Allah (c.c.) esirgesin” demek.