Alexandre Dumas (Dumas fils) kimdir? Dumas fils (Oğul Dumas) hayatı, Alexandre Dumas biyografisi, Alexandre Dumas eserleri, Alexandre Dumas Kimdir? Alexandre Dumas ile ilgili bilgi.
Alexandre Dumas (1802-1870)
Fransız yazar Alexandre Dumas-père’nin (d. 24 Temmuz 1802 – ö. 5 Aralık 1870) gayrimeşru oğlu olarak Paris”te doğdu. Annesinin Marie-Catherine Labay isimli bir kadın terzisiydi. 1831 yılında babası onu resmi olarak oğlu tanıdı ve iyi bir eğitim görmesini sağladı. Institution Goubaux ve Collège Bourbon”da eğitim gördü. Gayrimeşru oluşunun yanı sıra koyu esmer olan teni yüzünden de zorluk çekti. Özellikle okul yıllarında rengi nedeniyle arkadaşlarının şakalarına ve küçümsemelerine maruz kaldı. Renginin nedeni babasının atalarının soyundaki Haitili bir kadındı. Okulu yazma aşkı yüzünden terk etti ve yazmaya başladı. Kendini yazmaya verdi, bu nedenle de maddi sıkıntılar yaşamaya başladı. 21 yaşına geldiğinde büyük bir borcu vardı. 1844 yılında eşinden ayrılan babasıyla yaşamak için Saint-Germain-en-Laye”ye taşındı. Burada zengin erkeklerle beraberlikler yaşayan Marie Duplessis ile tanıştı. Bu kadın, Dumas fils”in başyapıtı olacak “Kamelyalı Kadın” (“La dame aux camélias”) isimli romana ilham kaynağı oldu. Bu ünlü yapıtını daha sonra oyun haline getirdi. İngilizce”ye “Camile” ismiyle adapte edilen yapıt, Verdi”nin 1853 tarihli La Traviata isimli operasına da kaynaklık etti. Dumas fils yazım hayatına şiir ve romanla başlasa da daha çok piyes yazmaya ilgi duymuştur.
Kamelyalı Kadın ilk zamanlarda pek bir ilgi toplayamamıştı. Birçok tiyatro tarafından reddedildi. Sonunda Théâtre du Vaudeville tarafından kabul edilip sahnelendi. Roman olarak Kamelyalı Kadın ünlendi ve yazarın ününün yayılmasını sağladı. Dumas fils kazandığı para ile borçlarının bir kısmını kapattı ve annesine maddi yardımda bulundu. 1852 yılına kadar yaklaşık on iki roman daha yazdı, daha sonra kendini didaktik oyunlar yazmaya adadı. Bu oyunlarda özellikle ahlâki bozukluklara değinmekteydi. Ayrıca kendi yaşamındaki birçok olay ve beraberlik bu oyunlarına yansımıştır.
Evli bir kadın olan Nadeja Naryschkine ile gizli bir ilişki yaşamıştır. Bu ilişkisinden 1860 yılında bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çocuğun doğumundan dört yıl sonra, 1864″te evlendiler. 1867 yılında ise yarı otobiyografik bir roman olan ve daha sonraları en önemli eserlerinden biri sayılacak, L”affaire Clemenceau”yu kaleme aldı. 1874″te Académie française”e kabul edildi. 1894 yılında da Légion d’Honneur ile ödüllendirildi. Bu arada 1885 tarihli Denis ve 1887 tarihli Francillon ile ününü arttırdı. Karısının ölümünden sonra sekiz yıllık metresi Henriette Régnier ile evlendi.
Alexandre Dumas fils Marly-leRoi”de, 27 Kasım 1895″te vefat etti. Paris”teki Cimetière de Montmartre”e gömüldü.
Başlıca Eserleri
- Üç Silahşörler
- Kamelyalı Kadın
- Gayrimeşru Çocuk
- Para Meselesi
- Yabancı Kadın
- Kibar Yosmalar
- Maznunun Hatıraları
- Karımı Niçin Ödürdüm (Clemencau Davası)
- Siyah Lale
Üç Silahşörler Alexandre Dumas
Kitabın Adı:Üç Silahşörler
Kitabın Yazarı: Alexandre Dumas
Kitabın Konusu: Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından Alexandre Dumas”nın başyapıtı olarak kabul edilen “Üç Silahşörler” Kardinal Richelieu / XIII. Louis dönemindeki dört gözüpek şövalyenin maceralarının anlatılmaktadır.
Kitap açıklama:
Kuşkusuz Alexandre Dumas ın en ünlü romanıdır. Üçlü silahşör; Athos, Porthos ve Aramis ile aralarına yeni katılan D”Artagnan”ın (Dartanyan) (M de. treville) nin kıral ve kraliçeyi korurken yaşadıkları maceraları konu almaktadır. Binlerce kez film ve çizgi filmleri yapılmıştır..
Bu kitabın tamamını okumanız dileği ile ….
Kitabın Özeti:
Krallık Muhafız Birliği silahşörlerinden Athos, Porthos ve Aramis”e genç ve ateşli, romantik ve gözükara d”Artagnan”ın da katılmasıyla, Kardinal”in adamları için zor günler başlıyor. Kahramanlarımız Kral ve Kraliçe uğruna kılıçlarını konuşturuyor ve hiç çekinmeden hayatlarını ortaya koyuyorlar. Çünkü onlar, şövalyeliğin üç büyük mücevherine sahipler: Cesaret, sadakat, onur! Saf kötülüğün temsilcisi Milady bile çevirdiği korkunç entrikalara rağmen onları soylu hedeflerinden alıkoyamıyor.
Fransa zayıflamış, Kral”ın otoritesi sarsılmaya yüz tutmuş, gitgide güçlenmekte olan senyörler ortalığı karıştırmaya başlamış, düşmanlar sınıra dayanmıştı. Gerçekten zordu durum. Richelieu”dan sonra Kardinal olan Mazarin, halkı ağır vergilerle eziyor, elinde ruhundan başka birşey kalmayan, ruhunu haraç-mezat satamayacağı için zafer öyküleriyle uyutulup, sabırlı olmaya davet edilen, zafer taçlarının karın doyuracak et ve ekmek olmadığını bilen halk da uzun süredir homurdanıyordu.Bütün zamanların en becerikli silahşörleri Athos, Porthos, Aramis ve d”Artgnan yirmi yıl sonra tekrar bir araya geldiklerinde Fransa”nın durumu böyleydi. Artık o kadar genç değildiler ama şövalyeliğin bütün üstün özelliklerine ve tabii romantizmin maharetlerine hala sahiptiler. Zaman her birini bambaşka yerlere ve yaşam tarzına savurmuştu ama hiçbir zaman yokedilemeyen “silahşörlük ruhu” yollarını yine kesiştirmişti. Düşmanlarının onları alt edebilmesi için yine imkansızın sınırlarını zorlamaları gerekiyordu.