Atasözü; Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ya da öğüt olarak ifade eden ve kalıplaşmış biçimleri bulunan kamuca benimsenmiş özlü sözlerdir.
Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir cıngıl(salkım) üzüm vermemiş
* Babalar canlarının bir parçası olan çocukları için büyük özveri ve fedakarlıkta bulunurlar. Ama bazı çocuklar babaları (Diğer büyükleri de olabilir) için küçük bir özveride bulunmazlar.
* Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
Babalar çalışır çabalar, çocukları için iyi bir gelecek sağlar. Bunu bir görev bilirler. Bir çıkar beklemezler. Bu uğurda bazen sağlıklarım yitirir, bazen de kendilerini feda ederler. Bütün bunlara rağmen, gün olur babalar çocuklarından bir şey bekler duruma düşünce, çocuklar istenen şekilde karşılık vermez. Çocukları için yaptıklarım hatırlayan babalar, bu duruma çok üzülürler. Nankörlük olarak nitelendirilen bu davranışlar toplumca hoş karşılanmaz.
Tokat ili Reşadiye İlçesi Yolüstü Beldesinde (Meğdün köyünde), Sinan isimli Temiz kalpli bir adam yaşarmiş. (Sinan Gölü) Şimdiki ismi ile Zınav gölünün kenarında bahçelerin olduğu yerde güzel bir bağı varmiş. O zamanlarda bütün o köylülerin h emen hepsi de geçimlerini bağcılıkla sağlarlarmış. Yıllardır çalışmanın sonucu üzüm bağının geliri ile zengin olmuş. Fakat zengin oluşu onu pek etkilememiş. Elinden geldiğince Yoksulları doyurur,muhtaçlara yardım edermiş. Aradan yıllar geçmiş, ihtiyarlamiş. Artık yerini yetişkin oğluna bırakma zamanının geldiğine karar vermiş ve oğlunu çağırmış. Oğluna şöyle demiş: -Bak oğul, şimdiye kadar bunca sene çalıştım. Bir çalılığı en güzel, en verimli bağ haline getirdim, şimdiye kadar da kendime kötü dedirtmedim. Sende böyle ol, para gözünü karartıp, başını döndürmesin. Elinden geldiğince iyilik yap demiş ve bağı oğluna vermiş. (yani bedelsiz Bağışlamış) Fakat oğul nedense baba gibi iyiliksever biri olamamış. Aradan belli bir zaman geçmiş, mahsül bol, dallar üzümleri tartamaz hale gelmiş. Bu durum babanın hoşuna gitmiş. Bir salkım üzüm almış ve yemeye baslamış.Bu sırada aşağıdan doğru gelen oğlu babasına bağırmaya başlamış -Hey ihtiyar bu bağ benim. Sen benden izin almadan nasıl üzüm salkımımı koparırsın? demiş. Baba önce oğlu şaka yapıyor sanmış. Fakat aynı şey tekrar edilince elindeki salkımı atmış ve: “Bağın da, sen de sele gidersin inşaallah” diyerek beddua etmiş. Bir süre sonra yağmur başlamış. Hiç durmadan günlerce yağmur yağmış. Bu sırada oğul bağına bakmaya gelmiş. Selin önünü tıkayan odunlar ve taşlar yıkılmış. Uzaktan kocasını izleyen hanımı kocasına bağırmış. “Şey geliyor, sel geliyor’ demiş. Adam hiç bir şey anlayamamış. Yağmurun etkisi ile Heyelan olmuş ve derenin önünü kapatmış. Etrafına şaşkın şaşkın bakınırken yukarıdan gelen sel, bağıyla beraber alıp götürmüş ve seller kocaman bir göl oluşturmuş. İşte o göle bu adamın isminden dolayı SİNAN GÖLÜ denmiş. Sonraları Zınav Gölü diye adlandırılmıştır. Rivayete göre o zamana kadar bağcılıkla geçinen köyde bir daha bağcılık yapılmamış. Yine rivayete göre “BABA OĞULA BİR BAĞ BAĞIŞLAMIŞ , OĞUL BABAYA BİR SALKIM ÜZÜMÜ VERMEMİŞ” atasözü buradan gelmektedir. Bu yazının Kaynağı: İsmail AVŞAR / bilgi@ismailavsar.com