Edep, iyi huy demektir. İnsanın bütün iyilikleri ve ahlâkî üstünlükleri, faziletleri kendinde toplamasıdır. Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Diğer bir ifade ile edep, akıl ve hikmete muvafık hareket edip, Cenab-ı Hakk’ın emrettiği gibi yaşamaktır.
Edep lügatta ise “güzel terbiye, güzel huy insanı kötülüklerden koruyan alışkanlık” demektir.
İnsanlar için en büyük fazilet edepli olmaktır. Edep Allah’a peygamberlerine, ashaba, İslâm büyüklerine, anne, baba ve akrabalara, küçük ve büyük herkese karşı gösterilmelidir. Edepsizlik şeytanın huyudur. “İnsanın edebi altından değerlidir” denilmiştir.
Allah’a karşı edep onun hoşlanmadığı şeyleri yapmamaktır. Peygamberimize karşı edep; sünnetini terketmemek, mübarek ismi anıldığında salavat getirmektir. Anne ve babamıza karşı edep de onlara daima hürmet etmek, kırıcı ve incitici sözler söylememek, önlerinden yürümemek, sözlerini kesmemek ve her zaman onların rızasını kazanmaya çalışmaktır.
İslâm büyükleri edebin en güzel örneklerini vermişler. Mesela İmam-ı Azam hazretleri ömrünün sonuna kadar hocası Hammad’ın evine karşı ayaklarını uzatarak oturmamış, Yavuz Sultan Selim, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurla kirlenen katanın kendisi ölünce sandukasının üzerine örtülmesini emretmiştir.
Edebin Önemi
İslam adabının gayesi, Müslümanları, Allah Teâlâ’nın beğendiği bir edeple süsleyerek, başka insanlarla olan münasebetlerinde ölçülü hareket etmelerini sağlamak, hem şahsın hem de toplumun huzur içerisinde yaşamasını temin etmektir. Abdurrahman es- Sâfurî (V. 894 h.) bir veciz sözünde: “Allah, hiçbir kimseye akıl ve edepten başka daha üstün bir bağışta bulunmamıştır. O ikisi gencin güzelliğidir. Şayet onları kaybederse hayatın en güzel şeyini kaybetmiş olur.” der. Gerçekten akıl ve edep, nezâket kurallarını öğreten, şahsı hürmete lâyık kılan, makam ve mevkî sahibi yapan etkenlerdendir.