Allah’u Teala Rahman süresi dokuzuncu ayette “ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın” buyurmaktadır. Ölçü ve terazide adaletle davranmak Allah’tan korkan kişinin işidir. Çünkü bu kişi ölçü ve tartıdaki her eğrilik veya doğruluğun mahşerde kurulacak mizana (terziye) yansıyacağını bilir. Eğrilik bu dünyada geçici bir kazanç olarak görünse de mahşerdeki terzinin günah kefesinde bir hasarettir ve ebedi bir pişmanlıktır.
Adalet her hak sahibine hakkını vermektir. Hakkını kendi lehine veya başkasının lehine yontmamaktır. Elinde terazi olan teraziyi adaletle tartacak eksik tartmayacaktır. Elinde metre olan tam ölçecek eksik ölçmeyecektir. Elinde ip olan kendisi için olunca gerip, başkası için olunca gevşek tutmayacaktır.Tarla sahibi sınırı düzeltirken, kendi tarafına sınırı kayırmayacaktır. Süt sahibi sütüne su karıştırmayacaktır. Malı ayıplı olan ayıbını açıklayarak eksik değeri üzerinden satacaktır.
Çarşıyı denetlemek üzere çıkan Hz. Ömer’in bir anne ile kızı arasındaki konuşmalarına şahitlik etme hikayesini hepimiz duymuşuzdur. Anne kızına süte su karıştırmasını emrediyor. Ancak kız: “Anne Ömer’den kork” deyince, Anne: “Kızım Ömer nereden görecek” cevabını verir. Bu defa kız: “Anne Ömer görmüyorsa Allah da mı görmüyor” cevabını verir. Rivayelere göre Hz. Ömer (radiyallahu anh) bu kızı oğluna istiyor ve bu kızın zürriyetinden Ömer Bin Abdulaziz (radiyallahu anh) doğuyor.
Ömer Bin Abdulaziz ki iki yıl gibi kısa sürede bütün İslam toraklarına adaleti hâkim kılıyor ve beşinci halife olma ünvanını hak ediyor. Adalet, en yakın akrabası bile olsa ölçüden ayrılmamaktır.
İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik yapan hilekarlara yazıklar olsun! Onlar düşünmezler mi ki, büyük bir günde diriltilecekler! Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin rabbinin huzurunda divan duracaklardır. (Mutaffifin 1-6)
O büyük günün hesabından korkarak basit ve geçici hesaplara aldanmamak ve insanların hakkını tam vermek gerekiyor. İllaki elimizde terazi veya metre olması gerekmiyor. İş yerimize bir gömlek almak için gelen bir kişiye denemek için üzerine giydiği gömlek alacak kişinin üzerine hiç uymadığı halde, “tam sana göre” demek, bir yanıyla yalan, bir yanıyla aldatma ve ölçüden sapmaktır.
Sırf kendi yanımızdaki bir eşyayı satmak amacıyla başkasının yanındaki mala talip olana “o sana yaramaz” demek de yalan söylemek, aldatmak ve ölçüden sapmaktır.
Şuayb (aleyhisselam)’ın kavmi neden helak oldu sanırsınız. Ölçü ve tartıdaki adaletsizlikleri ve ticaretteki haksızlıklarından dolayı helak edildiler.
İnsanlar ölçü ve tartısında hile yapan kişileri eninde sonunda fark eder ve ondan alışverişi keser. Haliyle gönül rahatlığıyla bir alış veriş yapamaz. Güven kırılır. İnsanlar ona temkinli yaklaşır.