Farz, Arapça bir kelime olup, dinimize göre, yapılması hususunda açık ve kati emirler bulunan vazifelerdir. Diğer bir değişle farz, Allahü Teâlâ’nın kesin olarak yapılmasını ve yerine getirilmesini istediği, yapılması kat’i delillerle sabit olan emir ve emirlerdir. Çoğulu Feraiz‘dir. Bunlar ayet veya kuvvetli hadislerle belirtilmiş vazifelerdir. Namaz, oruç, zekat gibi ibadetler böyledir.
Farzlar; Farz-ı Ayn ve Farz-ı Kifaye olarak ikiye ayrılır. Farz-ı Ayın’dan mükellef olan kişilerin bizzat yapmaları gerekli olan vazifeler anlaşılır. Mesela namaz kılmak böyledir. Şartlarına haiz herkes bizzat namazını kılmak zorundadır.
Farz-ı Kifaye ise müslümanlardan bazılarının yapması ile diğerleri üzerinden mesuliyet kalkan farzlardır. Bunun en güzel misali cenaze namazı kılmaktır ki bazı müslümanların bu görevi yapmasıyla diğerleri üzerinden mesuliyet kalkar.
Farzları inkar etmek, onları alaya almak veya küçümsemek küfürdür. Bizim itikadımıza göre farzların terki küfre götürmez. Namaz kılmayan bir adam kafir sayılmaz. Fakat namaza inanmaz ve onunla alay ederse kafir olur. Diğer ibadetler de böyledir.
Farzlar kulu Allah’a yaklaştıran ibadetlerdir ki terki neticesinde kalpler kararır ve neticede insana azaba müstehak olur.
Farzları yerine getiren insanlar aslî vazifelerini yerine getirmiş olarak büyük sevaplar kazanırlar.