Üstünden atmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin kendi üzerindeki sorumluluğundan vazgeçmek.
* Bir şeyin kendi üzerinde bıraktığı etkiyi kaldırmak.
* Başından savmak, bir şeyi görev olarak kabul etmemek, başkasını ilgilendirdiğini belirtmek.
Örnek: idar, uyku mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak pişkin pişkin gülümsedi. (E. Şafak)
Örnek 2: Bu iş senin, sakın üstünden atayım deme.
Üçe beşe bakmamak deyiminin anlamı
* Bir şeyin alım ya da satım fiyatına bakmadan almak ya da satmak.
* Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek, almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak.
* Alıcı ya da satıcı, biraz daha ucuz almak ya da biraz daha pahalı satmak için pazarlık etmemek, küçük fiyat farkını önemsememek.
Örnek: İstediğini üçe beşe bakma, mutlaka al.
Üstünden dökülmek deyiminin anlamı
* Üstündeki giysi, giyecek bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak.
Üstüne alınmak deyiminin anlamı
* Ortalığa söylenmiş biz sözü, kendisi için söylenmiş sanmak.
* Bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak.
* Bir görevi üstlendiğini kabul etmek.
Örnek: Ev sahibi, konuklarına bakıp; “Bu ne rezillik böyle!” deyince Ayşe üstüne alındı.
Örnek 2: Otomobilin dinmeyen yaygarasını üstüne alınmaya mahal yoktu. (Ö. Seyfettin)
Örnek 3: Her biri, ayrı bir defter sayfasının gözden geçirilmesini üstüne aldı. (P. Safa)
Örnek 4: Her sözü üstüne alma lütfen!
Üç buçuk atmak deyiminin anlamı
* Çok korkmak.
* İstenmeyen bir durum olacak diye korku içinde bulunmak, çok korkmak ve korkusunu belli etmek.
* Korku içinde olmak, istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak.
Örnek: Yediğin halt ortaya çıkacak diye üç buçuk atıyorsun değil mi?
Üstüne atmak deyiminin anlamı
* Bir suçu, suçsuz bir kişiye yüklemek.
* Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek.
Örnek: Camı kendi kırdı ama suçu arkadaşının üstüne attı.
Örnek 2: Adam göz göre göre eşyaları çaldı, ardından da utanmadan suçu bir garibin üstüne attı.
Üstüne basmak deyiminin anlamı
* Bir kişiyi baskı altına alarak sindirmek.
* Vurgulamak, iyice belirtmek.
* Konuya değinmek.
* Yerinde bir fikir beyan etmek, (yerinde bir düşünce ileri sürmek).
Üstüne basmak ile ilgili cümleler
– Üstüne basa basa anlat, baban çok mağdurmuş de!
– Ne iyi söylediniz dedi; ne iyi üstüne bastınız. (F. R. Atay)
– Üstüne basa basa olmaz, dedi.
Üstüne bir bardak su içmek deyiminin anlamı
* Kaybını kabullenmek.
* Bir işten umut kesmek, olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek. Alacağı parayı elde etme umudunun bulunmadığına işaret eder.
Üstüne bir bardak su içmek ile ilgili cümleler
– Verecek mi? Sen o paranın üstüne bir bardak soğuk su iç!
– Aldığın bu sınav sonucunun üstüne bir bardak su iç.
Üç aşağı beş yukarı deyiminin anlamı
* Ortalama, yaklaşık olarak.
* Belirlenmiş bir sayıdan biraz fazla veya biraz az olarak.
* Az bir farkla, az fazla ya da az eksik olmak üzere, yaklaşık olarak.
Örnek: Üç aşağı beş yukarı anlaştık sayılır. (S. F. Abasıyanık)
Örnek 2: Üç aşağı beş yukarı anlaşırız, merak etme.
Üstüne düşmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak.
* Bir kişiyle çok ilgilenmek.
* Bir kimseyle ya da bir şeyle aşırı ölçüde ilgilenmek.
Örnek: Bugünlerde kardeşinin üstüne düştü.
Örnek 2: Şu çocuğun üstüne bu kadar düşmeyelim, şımardıkça şımarıyor, neredeyse başımıza çıkacak.
Örnek 3: Biz de hani üstüne düşüp düzeltecek yerde, Atatürk”ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü uydurma dilcilik gayretine alet etmişiz. (B. Felek)
Üstüne fenalık gelmek deyiminin anlamı
* Çok sıkılmak, aşırı ölçüde bunalmak.
Örnek: Bütün kan başıma çıktı, üstüme bir fenalık gelir gibiydi. (M. Ş. Esendal)
Ümidini kesmek deyiminin anlamı
* Bir konuda ümit etmekten vazgeçmek.
* Artık ummaz olmak, olacağını beklememek, kavuşamayacağını anlamak.
Ümidini kesmek ile ilgili cümleler
– Ümidimi kestim iyice, kocam artık geri dönmeyecek.
– Bunu gerçekten anlamışım, ben de biliyormuşum gibi bir şeylerden ümit kestiğimi hatırlıyorum. (F. R. Atay)
Üvey evlat muamelesi görmek deyiminin anlamı
* Kötü davranılmak, dışlanılmak.
* Ayrı ve hor görülmek.
Örnek: Annemden sürekli üvey evlat muamelesi görmekten bıktım, usandım.
Üzerinde durmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin önemli olduğunu belirtmek, önemsemek.
* Bir işe önem vermek, o işle yakından, sürekli ilgilenmek.
* Israr etmek.
Örnek: Söylediğiniz işle yakından ilgileniyor, onun üzerinde duruyordu.
Örnek 2: Klasik yazarlarımızın yapıtları üzerinde durmak, hepimiz için bir görev. (S. İleri)
Üstüne geçirmek deyiminin anlamı
* Bir mala yasadışı bir şekilde sahip olmak.
* Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak.
* Bir kıyafeti giymek.
* Bir çocuğu evlât edinmek, kendi nüfusunu kaydettirmek.
Örnek: Evi üstüne geçirmiş dedem, doğru mu?
Üstüne gelmek deyiminin anlamı
* Bir kişiye baskı yapmak, zorlamak.
* Kendisiyle ilgili konuşulurken üzerine gelmek.
* Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelme.
Üstüne gül koklamamak deyiminin anlamı
* Aldatmamak, sadakat göstermek.
* Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak.
Örnek: Canım eşim, hiç senin üstüne gül koklarmıyım.
Üstüne kalmak deyiminin anlamı
* Güçlüklerin birinin üzerine kalması.
* Güç bir işi yapmak zorunda bırakılmak.
Örnek: Evi boyama işi üstüme kaldı.
Örnek 2: O giderse bütün yük kızın üstüne kalacak. (M. Ş. Esendal)
Üstüne titremek deyiminin anlamı
* Pek fazla sevgi, özen göstermek; zarar gelmesin diye itinalı davranmak.
Örnek: Topu topu beş bin lirayı bulan bu tasarrufun üstüne titreyip durmaktaydı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Örnek 2: Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim.
Üstüne varmak deyiminin anlamı
* Bir kimseye baskı yapmak, zorlamak.
* Saldırmak.
* Başka bir kimseyle evlenmek.
* Öfkelendirecek söz veya harekette ısrar etmek.
Örnek: Bir gün o kadar üstüne vardılar ki Resul Efendi zıvanadan çıktı. (Y. Kemal)
Üstüne yatmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi, hakkı değilken, sürekli olarak sahiplenmek.
* Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek.
* Başkasının bir şeyini kendine mal edinmek, alıp geri vermemek,sahiplenmek.
Örnek: Vakıf mallarının üstüne oturdu adam, nasıl yaptı, vicdanı nasıl el verdi bilmiyorum.
Örnek 2: Bunlar eşeğin büsbütün üstüne mi yatmak istiyorlar? (M. Ş. Esendal)
Üstüne yıkmak deyiminin anlamı
* Kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkalarına yüklemek.
* Kendi işlediği bir suçu başkasına yüklemek.
Örnek: Evin geçim yükünü annenin üstüne yıkmışlar, sorumsuzca yaşıyorlar.
Örnek 2: Tek tük torunlar doğmaya, yetişmeye başlamış, kendi havalarında olan genç babalar, cahil anneler bu çocukların bütün yükünü onunla karısının üstüne yıkmışlar. (R. N. Güntekin)
Üstüne yürümek deyiminin anlamı
* Yıldırmak, korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak; ya da saldırmak.
* Korkutmak, yıldırmak ereğiyle saldıracakmış gibi davranmak, üstüne doğru saldırırcasına gitmek.
örnek: Öfkeyle delikanlının üstüne yürüdü.
Örnek 2: Bir gün üstüme yürüdü, sen benim kâğıtlarımı karıştırıyorsun, beni polise gammazlıyorsun diye. (A. İlhan)
Ümitsizliğe düşmek deyiminin anlamı
* Genel olarak ümit etmeyi bırakmak, her şeyin olumsuz gideceğini düşünmek.
* Gerçekleşmeyeceğine, olmayacağına inanmak.
Örnek: Ümitsizliğe düşme bu kadar, belki geri gelir.
Örnek 2: Ey oğullarım, gidin, Yusuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.
Üst perdeden konuşmak deyiminin anlamı
* Yüksek sesle ya da önemli konularda hüküm vererek, Üstünlük taslayarak konuşmak.
Örnek: Üst perdeden konuşmaya bayılır.
Örnek 2: Sen böyle üst perdeden konuşuyorsun çünkü etrafındaki o çomarlara güveniyorsun. (R. C. Ulunay)
Üste çıkmak deyiminin anlamı
* Karşıdakini bastırarak haklı duruma geçmek, üste çıkmak.
* Suçlu olduğu halde suçsuz duruma gelmeyi ve suçlu olduğunu söyleyenleri suçlu çıkarmayı başarmak.
Üste çıkmak ile ilgili cümle (örnekler)
– Bir an önce bu işten kurtulmak için üste çıkmayı başarmalıyım diye geçirdi içinden.
– Hem suçlı, hem güçlü birde üste çıkmaya çalışıyor.
Üste vermek deyiminin anlamı
* Bir takasta, iki malın birbirini tam karşılaması durumunda az değerli malın sahibinin fazladan bir şeyler verme durumu.
* Fazladan ödeme yapmak.
Örnek: Üste bir milyon verdiler ama bu arabayı değişmedim.
Üstesinden gelmek deyiminin anlamı
* Baş etmek, zor bir durumdan başarı ile kurtulmak ya da bir kişiyi alt ederek üzerinde etki sağlamak.
* Üzerine aldığı işi başarmak, becermek, istenildiği gibi yapmak.
Örnek: Hiç endişelenme sen, üstesinden gelecektir o işin.
Örnek 2: Sen hiç merak etme, ben üstesinden gelir ağzının payını da veririrm.
Üstü başı dökülmek deyiminin anlamı
* Giydiği şeyler çok eski ve yıpranmış olmak.
* Kılık ve kıyafeti çok eski olmak, perişan durumda bulunmak.
Örnek: Böyle üstü başı dökülen bir adama bu kadar yakınlık göstermesi karşısında şaşırıp kaldı. (T. Yücel)
Örnek 2: O kadar fakirler ki üstleri başları dökülüyor.
Üstü kapalı konuşmak deyiminin anlamı nedir
* Söylemek istediği bir şeyi açıkça söylemeden ima etmek.
* Açık, kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak.
* Bir konuyu açık ve anlaşılır anlatmak yerine dolaylı yollara başvurarak anlatmak. Başka anlama gelecek şekilde, kinayeli konuşmak.
Örnek: Niçin üstü kapalı konuştuğunu bir türlü anlayamıyordu.
Örnek 2: Onu yumuşatacağına, daha fazla alaycı yaptı; oldukça üstü kapalı bir sesle… (H. E. Adıvar)
Üstünde durmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin önemli olduğunu belirtmek, önemsemek.
* Bir işe önem vermek, o işle yakından ilgilenmek, uğraşmak.
* Israr etmek.
Örnek: Bir çeşit ezbere okuyoruz, durmuyoruz metin üstünde, fikir üstünde. (A. Erhat)
Örnek 2: Şu işin üstünde dur biraz, yoksa sonun kötü olacak.
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey