Nuh Nebiden kalma deyimi ne anlama gelir
Çok eski şeyler için kullanılır.
* Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina).
Örnek: Nuh Nebi’den kalma bir koltukta oturuyordu.
Örnek 2: Bu ne biçim piyano sanki Nuh Nebi’den kalma.
Nevri dönmek deyiminin anlamı
* Aniden çok sinirlenmek.
* Çok sinirlenip,bunun yüzünden belli olması
* Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek.
* Belli etmemeye çalıştığı bir öfkeye kapılmak, çok sinirlenmek.
Örnek: Saygısızca konuşmaya başlayınca nevri döndü, öfkeyle elini kaldırdı.
Not düşmek deyiminin anlamı
* Önemli bir konuda bir yere not almak.
* Bir yazının altına not yazmak.
* Yazılı metnin bulunduğu sayfanın bir köşesine, konuyla ilgili birkaç cümle yazmak.
Nabzını tutmak deyiminin anlamı
* Nabzını saymak için bileğini tutmak.
* Bir kişinin ya da olayın o anki durumunu tespit etmek. Düşüncesini, niyetini, eğilimini anlamaya çalışmak.
* Bir hadisenin gelişimi hakkında doğru, birinci elden bilgi sahibi olmak.
Örnek: İlkin yayımcılara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar.
Örnek 2: Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu. (S. F. Abasıyanık)
Nane molla deyiminin anlamı
* Çokça ve kolayca hasta olan kimse.
* Dirençsiz, güçsüz kimse.
* Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse.
* Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan.
Örnek: Ne nane molla bir adamsın, kalk da biraz çalış.
Notunu vermek deyiminin anlamı
* Bir kişi ya da şey için bir değer kararlaştırmak.
* Kıymetini tespit etmek, ne nitelikte bir kişi olduğu konusunda kanıya varmak.
Örnek: Hâlâ notunu veremedin mi o adamın?
Örnek 2: Bana kötü davrandığı gün onun notunu verdim.
Nuh der peygamber demez deyiminin anlamı
* Bir konuda çok inat etmek, ayak diremek, çok inatçı.
* İnanç ve düşüncelerini kolay kolay değiştirmez (düşüncesinden kesinlikle dönmeyen) kimse.
* Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.
Örnek: Adamı ikna etmeye çalıştım ama Nuh diyor peygamber demiyor.
Nerede akşam orada sabah deyiminin anlamı
* Sabahlara kadar eğlenmek, yarını düşünmeden eğlence içinde yaşamak.
* Kalacak bir yeri olmamasından dolayı, akşam olduğunda neredeyse orada sabahlamak.
* Bir kimsenin kalacak belirli bir yeri bulunmadığını, neresi rastlarsa orada yattığını, gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yatar anlamında kullanılır.
Örnek: Garibim ne yapsın kalacak bir yeri yok, nerede akşam orada sabah.
Nalıncı keseri gibi kendine yontmak deyiminin anlamı
* Yaptığı işlerde hep kendi çıkarını düşünmek.
* Tüm hareketlerinde devamlı olarak kendi çıkarlarını gözetecek şekilde davranmak.
* Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.
Örnek: Türk aydını daha ne kadar nalıncı keseri gibi böyle kendine yontacak? (A. İlhan)
Nam almak deyiminin anlamı
* Yaptığı bir davranışla toplum içinde ün kazanmak, toplumca tanınmak.
* Ünlenmek, tanınmak.
Örnek: Murat hoca bu okulda kısa sürede nam aldı.
Nereden nereye deyiminin anlamı
* Çok yol kat edildiğini, çok uzaktan gelindiği anlamında kullanılır.
* “Şaşılacak şey, olacak gibi değil!” anlamında da kullanılır.
* Uzak, dolaylı bir ilişki ile.
* İki olay arasındaki ilişkiye şaşılarak.
Örnek: Nereden nereye, kim derdi ki biz karşılaşacağız!
Numara yapmak deyiminin anlamı nedir
* Rol yapmak, bir kişiyi kandırmak.
* Bir hareketi yalandan yapmak ya da yapar gibi görünmek, bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak.
* Düzmece davranışta bulunmak, yalan söylemek.
Örnek: Ona öyle bir numara yapacağım ki şaşkına dönecek.
Nur topu gibi deyiminin anlamı
* Sağlıklı, tombul ve çok güzel bebekler için kullanılır.
Örnek: Elin nur topu gibi kızına iftira atmak doğru mu?
Örnek 2: Ne kadar güzel bir çocuk, maşallah nur topu gibi.
Nutku tutulmak deyiminin anlamı
* Bir duygu yoğunluğu ile konuşamaz olmak.
* Korkudan, heyecandan, şaşkınlıktan ya da öfkeden konuşamaz olmak.
Örnek: Katili karşısında görünce nutku tutuldu.
Nimetini ayağıyla tepmek deyiminin anlamı
* Eline geçecek iyi bir durumu, kavuşturulacağı iyi bir olanağı, değerini bilmeyerek geri çevirmek.
* Önüne çıkan bir fırsatı isteyerek geri çevirmek.
* Kavuşacağı iyi bir durumu, kıymetini bilmeyerek reddetmek; istememek, değerlendirememek.
Niyet etmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi yapmak için karar vermek, zihinde tasarlamak.
* Oruç tutmaya ya da namaz kılmaya karar verip başlangıç duasını okumak.
Örnek: Ona hediye almaya niyet etmişti.
Niyeti bozuk deyiminin anlamı
* Bir şeyi kötü bir niyetle, amaçla yapan kimse.
* Kötü bir davranışta bulunması beklenen kimse.
Örnek: Niyeti bozuk bunların, sakın ilişmeyin.
Noktası noktasına deyiminin anlamı
* Birebir, tamamen aynı.
* Hiç eksiksiz, tıpatıp, eksiksiz, tastamam, tümüyle aynı, olduğu gibi.
Örnek: Sözlerini noktası noktasına ilettim.
Örnek 2: Noktası noktasına hatırlıyorum o kavgayı.
Ne olur ne olmaz deyiminin anlamı
* Her ihtimali düşünmek, her ihtimale karşı, ne olacağı belli değil anlamında kullanılır.
* Ne olacağı belirsiz ama önlem alınmalı, her olasılığa karşı anlamında kullanılır.
Örnek: Şemsiyeni al, ne olur ne olmaz, yağmura yakalanabilirsin.
Örnek 2: Ne olur ne olmaz, sen burayaı yanına al, sonra yolda perişan kalma.
Nabız yoklamak deyiminin anlamı
* Bir eylemde bulanarak bir andaki durumu tespit etmeye çalışmak.
* Bir konuyla ilgili olarak niyetin, eğilimin ne olacağını anlamaya çalışmak.
* Karşısındakinin ne düşündüğünü anlamaya çalışmak. Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.
Örnek: İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.
Nabzına göre şerbet vermek deyiminin anlamı
* Birisinin o anki ruh haline göre davranışlarını değiştirerek o kimseyi idare etmeyi bilmek.
* Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde, hoşuna gidecek, gururunu okşayacak şekilde davranmak.
Örnek: Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.
Örnek 2: Başına gelmeyen bela kalmadı. Azıcık nabza göre şerbet versen başına bu dertler gelmezdi. (A.Boysan)
Nara atmak deyiminin anlamı
* Yüksek sesle haykırmak, bağırmak.
* Kabadayıca yüksek sesle bağırıp çağırmak. Rakiplere göz dağı vermek isteyen kabadayı çağrısı.
Örnek: Aşçı Yaşar bile sesini kapıp koy verdi ve eskicilerle beraber “Aganta!” diye narayı bastı.Örnek 2: Birahaneden çıkan sarhoşlar edepsizce nara atmaya başladılar.
Nato kafa nato mermer deyiminin anlamı
* Çok zor ve geç anlayan insanlar için kullanılır.
* Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa anlamında kullanılır.
* Herhangi bir konuda farklı şekillerde bilgilendirildiği halde konuyu anlamamakta ısrar eden insanları tanımlamak için kullanılır.
Örnek: Adama konuyu on değişik örnek ile anlattım ama adamdaki kafa, nato kafa nato mermer.
Naza çekmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi hemen kabul etmemek, naz yapmak.
* Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak.
Örnek: Kendini naza çekmeye bayılır bizim kız.
Örnek 2: Kendini naza çekmeyi bırak ta ye şu yemeği.
Nazı geçmek deyiminin anlamı nedir
* Dilediğini yaptıracak kadar hatırı sayılmak.
* İsteği geri çevrilmeyen kimse.
* İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak.
Örnek: Babası, kasabada oldukça nazı geçen bir insandı.
Örnek 2: Hamdi babanın nazı fabrika da geçer, sen onun selamını söyle, gerisini boşver.
Ne akar ne kokar deyiminin anlamı
* Kimseye ne faydası, ne zararı dokunan kişiler için kullanılır.
* Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.
Örnek: Ahmet ile mecburen dün gece aynı evde kaldık ama Allah’tan adam ne akar ne kokar biri çıktı.
Ne çare deyiminin anlamı
* Çaresi yok, elden birşey gelmez, mecburen anlamında kullanılır.
Örnek: Olan oldu ne çare, işi oluruna bırak.
Örnek 2: Ne çare ki onu durdurmamız mümkün değil.
Ne çıkar deyiminin anlamı
* Hiçbir şey olmaz, işe yaramaz anlamında kullanılan bir söz.
* Ne zararı var?
* Bir sonuç vermez.
* Ne fayda, ne zarar umulur.
Örnek: Biraz sert konuşmuşsam, ne çıkar bundan?
Örnek 2: Adam pehlivan olsa ne çıkar, bir vuruşta canını alırım.
Ne de olsa deyiminin anlamı
Ne denli eksiği kusuru olursa olsun, ne olursa olsun, böyle olmakla birlikte anlamında kullanılır.
Ne dese beğenirsin deyiminin anlamı
* Beklenmeyen bir söz söylenildiğinde kullanılan bir söz.
* Öyle şaşırtıcı bir şey söyledi ki, “nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?” anlamında kullanılır.
Ne fayda deyiminin anlamı
* İş işten geçtikten sonra yapılanların faydası yok! anlamında kullanılır.
* İş işten geçtikten sonra alınan boş önlemler için “artık neye yarar” anlamında kullanılır.
Örnek: Ne fayda adam elimizden kaçıp gitti.
Ne hali varsa görsün deyiminin anlamı
* Ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmez! anlamında kullanılır.
* Öğüt ya da uyarı dinlemeyenler için ne yaparsa yapsın, kendisi bilir, yapacakları artık beni ilgilendirmez.
Örnek: Bana o lafı söyledikten sonra ona yardım edecek değilim, ne hâli varsa görsün.
Ne idüğü belirsiz deyiminin anlamı
* Ne olduğu anlaşılamayan.
* Ne olduğu, niteliği, soyu sopu, nereli olduğu bilinmeyen.
Örnek: Ne idiği belirsiz bir yığın insan hükümette yer almış.
Örnek 2: Yeryüzünde ne idiği belirsiz, bir garip insan, bir lanetleme idim. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Ne mal olduğunu anlamak deyiminin anlamı
* İyi görünen bir kimsenin, aslında kötü birisi olduğunu anlamak, kestirmek.
* Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak.
* Birinin nasıl bir nitelikte, yetenekte ve yaradılışta olduğunu bilmek, kestirmek.
Örnek: Onun ne mal olduğunu şimdi anlarız.
Örnek 2: Büyük hanım, bir bakışta onun ne mal olduğunu anlamıştı. (R. N. Güntekin)
Neden sonra deyiminin anlamı
* Aradan uzun bir süre ve başka olaylar geçtikten sonra.
* Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra.
Örnek: Neden sonra babam da geldi.
Nefes aldırmamak deyiminin anlamı
* Dinlenmesine fırsat vermemek, sürekli çalıştırmak, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.
* Hiç fırsat vermemek, dinlenmesine olanak vermeden sıkıştırıp çalıştırmak.
Örnek: Nefes aldırmadı bize, sabaha kadar çalıştırdı.
Nefes nefese kalmak deyiminin anlamı
* Yorucu bir aktiviteden sonra zor nefes alıp verir duruma gelmek.
* Heyecan ve telaş içinde koşmaktan soluğu tıkanacak gibi olmak.
* Sık sık ve güçlükle soluk almak, yorulmak.
* Çok hızlı hareket etmek, çok stresli bir durumla karşılaşmak sonucunda ortaya çıkan nefes tıkanıklığı.
Örnek: Sevgilisine kavuşmak için nefes nefese kalmıştı.
Örnek 2: Hasta biraz doğrulmak isterken nefes nefese kalmıştı.
Örnek 3: Kapıdan içeri nefes nefese girdi.
Nefes tüketmek deyiminin anlamı
* Bir şey anlatmak, söylemek, boş boş konuşmak.
* Bir konuda uzun uzun konuşarak yorulmak.
* Bir şeyi anlatmaktan çok yorulmak.
Örnek: Boşa nefes tüketiyorsun, kimse seni dinlemiyor.
Örnek 2: Boşuna nefes tüketiyorsun, baksana anlamıyor.
Nefesi kesilmek deyiminin anlamı
* Çok yoğun bir duygu hissedildiğini belirtmek için kullanılır.
* Herhangi bir sebeple nefes alamaz hâle gelmek.
* Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
Örnek: Bir yumrukta nefesini kesti adamın.
Nefsine yedirememek deyiminin anlamı
* Bir şeyi hazmedememek, kabul etmemek
* Kendine yakıştıramamak, o şeyi yapmayı kendisi için onur kırıcı, ağır bulmak.
Örnek: İki yüzlülüğü bir türlü nefsine yediremiyordu.
Örnek 2: Riyakarlığı da bir türlü nefsine yediremiyordu. (S. Faik Abasıyanık)
Nefsini köreltmek deyiminin anlamı
* Çok istediği bir şeyi biraz yaparak, yiyerek ya da kullanarak, isteğinin geçmesini sağlamak.
* Beden isteklerinden herhangi birini üstünkörü gidermek, nefsini yatıştırmak.
Örnek: Yani şüphelendiği müşterilerin yolunu kesmiyor, uzaktan uzağa onları takip etmekle nefsini köreltiyordu. (N. Hikmet)
Nefsini yenmek deyiminin anlamı
* Arzu ve isteklerini yönetmeyi bilmek, bunlara göre hareket etmemek.
* Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek.
Örnek: Bu hücreden kurtulabilmen için nefsini yenmelisin.
Ne od var ne ocak deyiminin anlamı
* Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını, çok yoksul birini anlatmak için “hiçbir şeyi yok” anlamında kullanılır.
Örnek: Adam da ne od var ne ocak, bu kış günü Allah yardımcısı olsun.
Ne oldum delisi olmak deyiminin anlamı nedir
* Sonradan görme, eskiden fakir ya da düşük konumda olan bir insanken, kısa zamanda zengin ve yüksek konumda olup, bu yeni duruma uyum sağlayamamak.
* Ummadığı bir olanağa kavuşan, beklemediği bir duruma yükselip (beklemediği bir mevki elde eden bir kimse) şımarmak, ölçüsüz hareketler yapmak.
Örnek: Dikkat et, ne oldum delisi olan insanlar gibi olma.
Örnek: Abi senden bunu beklemiyordum, iki ayda ne oldum delisi insanlar gibi hareket etmeye başladın.
Ne pahasına olursa olsun deyiminin anlamı
* Bedelini, masrafını, cezasını ya da tehlikesini göze alarak bir işe kalkışmak.
* Her türlü sıkıntıyı, tehlikeyi, özveriyi göze alarak, e kadar büyük fedakârlık isterse istesin.
Örnek: Ne pahasına olursa olsun ben bu işi bitireceğim.
Örnek 2: Bak oğlum ne pahasına olursa olsun o ihaleyi biz almalıyız.
Ne şiş yansın ne kebap deyiminin anlamı
* Birbirinden farklı ihtiyaç ya da menfaati olan birden fazla kimseyi aynı anda memnun etme durumu.
* Her iki yan da zarar görmesin, iş orta yolla çözümlensin. “İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceği bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.
Örnek: Haydi beyler, öyle bir yol bulalım ki ne şiş yansın ne kebap. (A. Kulin)
Örnek 2: Ahmet’in de, Hasan’ın da gönlünü hoş tutun! Ne şiş yansın ne kebap.
Ne tadı var ne tuzu deyiminin anlamı
* Keyif ve zevk vermeyen kimseler veya aktiviteler için kullanılır.
* Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil.
Örnek: Ne tadı var ne tuzu yaptığım işin.
Örnek 2: Bugün hava çok kasvetli, gün geçmiyor, ne tadı var ne tuzu.
Ne yardan ne serden geçmek deyiminin anlamı
* Herhangi bir fedakârlıkta bulunmadan istediği şeyi elde etmek.
* İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.
Ne yer ne yedirir deyiminin anlamı
* Kendisi yararlanmadığı gibi başkalarının da yararlanmasını istemeyen kimse, cimri.
* Kimsenin yararlanmasını istemez, kendi de yararlanmaz.
* Kimseye yardım etmediği gibi kimseye de yardımda bulunmaz. Kendi yağıyla kavrulur.
Örnek: Bizim komşunun o kadar malı var ama ne yer ne yedirir.
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey