Mürekkep yalamak deyiminin anlamı nedir
* Eğitim görmüş, okuyup yazmış, bilgili kimse.
* Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuş kimse.
Örnek: Maval okumayı bırakın, biz de mürekkep yalamışlardan sayılırız.
Mürekkep yalamak hikayesi
Eskiden yazı yazmak için hokkalar ve kamış kalemler kullanılırdı. Yazı yazılan kâğıt ise aharlanarak, bugünkü kuşe kâğıda benzer bir kâğıt hâline getirilirdi. Yazı yazarken hata yapıldığı zaman, yazar parmağını yalar ve bununla kâğıttaki mürekkebi silerdi. Eğer hata çok olursa, mecburen bir parça mürekkep de diline bulaşır böylece yazar mürekkep yalamış olurdu.
Mal bulmuş mağribi gibi deyiminin anlamı
* Aşırı hareketlerle sevincini belli etmek.
* Büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına, büyük sevinç ve coşkuyla.
Örnek: Başka bir gazeteci olsa bu fırsata mal bulmuş Mağribî gibi atlardı. (H. Taner)
Maskesi düşmek deyiminin anlamı
* Gerçek niyeti ortaya çıkmak.
* Birinin gerçek yüzü, kimliği, gerçek niteliği, amacı ortaya çıkmak.
Örnek: Nihayet maskesi düştü, herkes onun ne mal olduğunu anlayacak.
Örnek 2: Ahmet bey, bunca yıl iyi uyuttun herkesi ama sonunda masken düştü.
Mantar gibi bitmek deyiminin anlamı
* Nereden geldiği belli olmadan ortaya çıkmak, türemek.
* Birdenbire yada kendiliğinden çok sayıda benzerleriyle ortaya çıkmak.
Örnek: Adamlar mantar gibi yerden bitmişlerdi, bir anda etrafımızı sarıverdiler.
Örnek 2: Mantar gibi hastaneler çoğaldı.
Maymun iştahlı olmak deyiminin anlamı
* Çabucak heveslenip, hevesini çabucak kaybeden kimse.
* Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen.
Örnek: Aslında yaptığım tüm işlert hiç birinde başarılı olmadığımı düşündürdü bana hep. Ne kadar maymun iştahlı, ayran gönüllü olduğumu…
Örnek 2: Maymun iştahlılığı yüzünden başına olmadık işler geldi.
Örnek 3: Maymun iştahlılığın yüzünden evde kalacaksın.
Merhaba merhaba deyiminin anlamı
Çok yüzeysel, samimi olmayan ilişkiler için kullanılır.
Örnek: Abi sen Ahmeti tanıyormusun? Hayır sadece merhaba merhaba o kadar.
Maşallahı var deyiminin anlamı
* Bir kimsenin iyi durumunu anlatmak için kullanılır.
* Bir şey ya da kimsenin iyi durumda olduğunu anlatmak için kullanılır.
Örnek: Adamın maşallahı var, hiçbir yoksulu geri çevirmedi.
Örnek 2: Gelinin maşallahı var, hiçbir kusur göremiyorum.
Mat etmek deyiminin anlamı
* Rakibini yenmek, satranç oyununda karşısındaki oyuncuyu mat duruma düşürmek, yenmek.
* Kötü duruma düşmek, bozmak. Bir tartışmada, karşısındaki kimseyi yanıt veremez duruma düşürmek.
Örnek: İleri sürdüğü kanıtlar ile karşısındakileri kısa zamanda mat etti.
Matrak geçmek deyiminin anlamı
* Dalga geçmek, alay etmek.
* Biriyle alay etmek, dalga geçmek, karşındakiyle eğlenmek, şaka yapmak.
Örnek: İnsanlarla matrak geçmeye bayılıyorsun.
► Matrak, savaş eğitiminde kullanılan bir sopadır. Bu sopanın uç kısmında keçi derisinden yapılmış bir topak bulunurdu. Askerler savaş eğitimi için matraklarını ellerine alır, iki gruba ayrılırlardı. İşaret verilmesi ile de birbirlerine hücum eder ve bir nevi savaş propagandası yapılırdı. Bu tür oyunları izlemek eğlenceli olduğu için, zamanla matrak eğlence yerine kullanılmıştır.
Mayası bozuk deyiminin anlamı
* Kötü bir aileden yetişmiş ya da kötü ünlü bir yöreden gelmiş kimse.
* Kötü yaradılışlı, karaktersiz, soyu kötü, aşağılık, soysuz kimse.
Örnek: Şu mayası bozuk adamın çenesini kapayın, sesini duymak istemiyorum.
Örnek 2: Adamın mayası bozuk, babasıda hırsızlık yapardı.
Mekik dokumak deyiminin anlamı
* İki nokta arasında sürekli gidip gelmek.
* İki yer arasında durmadan gidip gelmek.
Örnek: Mağaza ile ev arasında tam elli beş yıl mekik dokumuştu rahmetli.
Mendil açmak deyiminin anlamı
* Dilenmek.
* Kolay yollardan emek harcamayarak duygu sömürüsü yaparak önlerine mendil açarak insanlardan para dilenmesi, kendini acındırması.
Örnek: Adama bak ya hali vakti yerinde ama nerdeyse mendil açacak.
Mahşer gibi deyiminin anlamı
* Çok kalabalık ve gürültülü yer.
* Aşırı kalabalık olan yerleri anlatırken benzetme yapılır ve aynen mahşer yeri gibi olduğu söylenir.
Örnek: Meydan mahşer gibiydi.
Örnek 2: Pazara gittik ama ne görelim adeta mahşer gibiydi.
Mevki sahibi olmak deyiminin anlamı
Yüksek bir görevde, bir işte önemli bir aşamada bulunmak.
Örnek: Mevki sahibi olmak için yıllarca çalışıp durdu.
Makaraları koyvermek deyiminin anlamı
* Kendini tutamayarak kahkahayla gülmeye başlamak, uzun uzun gülmek.
* Bazı olaylar karşısında kendini tutamayarak kahkaha atmak sürekli olarak gülmek.
Örnek: Yüzükoyun çamura düşen arkadaşını görünce makaraları koy verdi.
Örnek 2: Dersin ciddiliğine bakmadan koyuverdik makaraları. (A. İlhan)
Makas almak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin yanağını işaret ve orta parmak arasında sıkıştırarak sıkmak.
* Bir çocuk yada yetişkin insanların yanaklarını iki parmak ile sıkmak ve sevdiğini göstermenin bir temas ile ifadesidir.
Örnek: Sevimli kuzeninin yanağına bir makas attı.
Mal canlısı deyiminin anlamı nedir
* Para ve mal edinmeyi seven, cimri kimse.
* Mala çok düşkün kimse (İnsanların para pul mal sevgisinin aşırı olduğunu belirtir)
Örnek: Onun kadar mal canlısı az bulunur.
Mal etmek deyiminin anlamı
* Bir malı hakkı olmadığı hâlde kendisininmiş gibi göstermek veya saymak. (başkasının bir şeyini kendisininmiş gibi göstermek ya da kendi malları arasına almak.)
* Bir mala, bir değer karşılığında sahip olmak.
* Bir şeyi şu kadar parayla sağlamış ya da şu kadar paraya yaptırmış olmak.
Örnek: Bizim kalemi kendine iyice mal ettin.
Örnek 2: Yaptırdığı evi kaça mal ettiğini kendisi bile bilmez.
Örnek 3: O tarlayı kendisine mal etmesine göz yummayacağım.
Maraza çıkarmak deyiminin anlamı
* Sorun çıkarmak, anlaşmazlığa yol açmak.
* Anlaşmazlığa yol açacak davranışlarda bulunmak, çekişmeye, kavgaya yol açmak, kavga gürültü çıkarmak.
Mart içeri pire dışarı deyiminin anlamı
* Birbirinden hoşlanmayan iki kişiden biri gelince ötekinin dışarı çıkışını anlatmak için kullanılır.
* Biri gelince öteki gitmeye kalkan kimseler için, “bir tedirgin edici geldi, öteki tedirgin ediciyi kaçırdı” anlamında söylenir.
Martaval atmak (okumak) deyiminin anlamı
* İnanılmayacak şeyler söylemek (uydurmak), yalan söylemek.
Örnek: Amma da martaval atıyordu adam.
Örnek 2: Dünkü yazdıklarının bütün martaval olduğunu bugün itiraf etmez misin? (H. R. Gürpınar)
Masal okumak deyiminin anlamı
* İnanılması zor ya da imkansız bir şey anlatmak, yalan söylemek.
* Karşısındakini inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya, uyutmaya çalışmak, oyalayıcı ve avutucu sözler söylemek.
Örnek: Bana masal okuma, olayın gerçek yüzünü anlat.
Örnek 2: Bana masal okuyup nefesini harcama, onun ne mal olduğunu iyi biliyorum.
Maskara olmak deyiminin anlamı
* Rezil olmak, gülünecek bir duruma düşmek.
* Gülünç bir duruma düşmek, alay konusu olmak.
Örnek: Kim düşmanının maskarası olmak ister?
Örnek 2: İnsan yaşlanınca onun bunun maskarası oluyor.
Örnek 3: Ayşe düğünde güzel görüneyim derken herkesin maskarası oldu.
Masrafa girmek deyiminin anlamı nedir
* Bir iş ya da yapım için çok para harcamak.
* Bir maddi külfetin altına girmek,çok para harcamak, bütçeyi aşan harcamalarda bulunmak.
Örnek: Evi yaptılar ama çok da masrafa girdiler.
Örnek 2: Düğün yaparken çok masrafa girdim.
Örnek 3: Hayırsever iş adamımız bu okulu inşa edene kadar çok masrafa girdi.
Masrafı çekmek deyiminin anlamı
* Bir grupla yapılan harcamaları üstlenmek, hepsini ödemek.
* Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak.
Örnek: Yarınki gezide bütün masrafları Ahmet çekecekmiş.
Örnek 2: Yapılacak kimsesiz çocukların sünnet masrafları ben çekecem.
Maşası olmak deyiminin anlamı
* Tehlikeli bir işte, başkası İçin risk alarak o işi yapmak.
* Sakıncalı bir işte, biri tarafından araç olarak kullanılmak.
Örnek: İşverense işveren, onun maşası olamam ben!
Örnek 2: Aklını kullanmayınca kötü adamların maşası oldu.
Merhabası olmak deyiminin anlamı
* Birisi ile tanışıyor olmak, belli bir düzeyde ilişkisi bulunmak.
* Birisiyle selâmlaşacak kadar tanışıklığı, yakınlığı bulunmak.
Örnek: Adamla sadece merhabamız var, tanımam etmem.
Merhabayı kesmek deyiminin anlamı
* Bir kimseyle küsmek, onunla konuşmamak.
* Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek.
Örnek: Onunla merhabayı keseli epey zaman olmuştu.
Örnek 2: Ahmet abi hayırdır merhabayı kestin?
Örnek 3: Onunla merhabası uzun zaman önce kestim.
Mesken tutmak deyiminin anlamı
* Bir yere yerleşmek, ikamet etmek.
* Bir yere çok sıkı gitmek.
Örnek : Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun!
Örnek 2: Gurbet eli mesken mi tuttun!
Meteliğe kurşun atmak deyiminin anlamı nedir
* Çok fakir ve muhtaç olmak.
* Parasız pulsuz kalmak, hiç parası olmamak.
Örnek: Dün meteliğe kurşun atıyordu, ya bugün…
Metelik vermemek deyiminin anlamı
* Bir şeye ya da kimseye hiç değer vermemek, önemsememek, umursamamak, aldırış etmemek.
Örnek: Onun gibilere metelik vermem mi diyorsun?
Meydan okumak deyiminin anlamı
* Kendisi korkmadığını, çekinmediğini açıkça söylemek. Kişiyi mücadeleye çağırmak.
* Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek, göstermek.
Örnek: Aganta burina burinata diye kâinata meydan okuyan nidamızı duyunca, işlerinin üzerinden doğruldular.
Örnek 2: Bir an meydan okumayı içinden geçirdi, sonra bundan vazgeçti.
Maaşa geçmek deyiminin anlamı
* Maaşlı bir işte çalışmaya başlamak.
* Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak.
Örnek: Maaşa geçtiği günün ertesinde onu işten çıkardılar.
Örnek 2: Bu işte çok zorluk çektim ama sonunda maaşa geçtim.
Madalyonun öteki yüzü deyiminin anlamı
* Bir şeyin görünenden farklı yönü.
* Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü.
* Yolunda giden bir işin,gözden uzak tutulması gereken olumsuz yönü.
Mahalleyi ayağa kaldırmak deyiminin anlamı
* Birisiyle tartışırken çok gürültü yapıp komşuyu rahatsız etmek.
* Bağırıp çağırarak, çok gürültü ederek konu komşuyu rahatsız etmek, telaşlandırmak.
Örnek: Bağırıp durma öyle, mahalleyi ayağa kaldıracaksın.
Örnek 2: Şimdi hemen bu evden çıkıp gitmezsen mahalleyi ayağa kaldırırım.
Mahkemelik olmak deyiminin anlamı
* Bir sorununun büyüyerek mahkemelik olması, davalık hâle gelmesi.
* Biriyle anlaşmazlığa düşüp konuyu mahkemeye götürmek, mahkemeye düşmek, davalı ya da davacı olmak.
Örnek: Bu gidişle mahkemelik olacağız galiba.
Örnek 2: Mısır tarlası yüzünden komşuyla mahkemelik olduk.
Mum olmak deyiminin anlamı
* Uslanmak, söz dinler ve itaatkâr bir hâle gelmek.
* Hırçınlığı, sertliği, yaramazlığı bırakmak, ağırbaşlı ve uslu olmak, yola gelmek, razı olmak.
Örnek: Askerde onun da mum gibi olacağına eminim.
Örnek 2: İşe gittiğinden beri çocuk mum gibi oldu.
Mumla aramak deyiminin anlamı
* Yitirilen bir şeyin değerini anlayarak onu özler hâle gelmek.
* Çok istek ve özlemle aramak.
* Büyük bir özlemle ve istekle arayıp bulma isteği.
Örnek: O anneyi siz mumla arayacak ama bir daha bulamayacaksınız.
Örnek 2: Karımla geçirdiğim o güzel günleri artık mumla arıyorum.
Muradına ermek deyiminin anlamı
* İstediği bir şeye kavuşmak.
* Amacına ulaşmak, isteğini gerçekleştirmek, dileği yerine gelmek.
Örnek: İnşallah muradına erersin kızım.
Örnek 2: Anne şimdi muradına erdin mi, senin yüzünden boşanıyoruz.
Müjde vermek deyiminin anlamı
* Bir kimseye onu sevindirecek bir olayı haber vermek, müjdelemek, muştulamak.
* Bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulaştırmak.
Örnek: Müjdeyi vermek için mutfağa, annesinin yanına heyecanla koştu.
Örnek 2: Abim askerden dönünce anneme ben müjdeyi verdim.
Mümkün mertebe deyiminin anlamı
* Olabildiğinde, yapılabildiğince, azami miktarda.
Örnek: Zararınızı mümkün mertebe karşılama yoluna gideceğimizden emin olun lütfen.
Örnek 2: Bu eşyaların çoğu kırılır cinsten, lütfen mümkün mertebe dikkat edin.
Örnek 3: İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. (P. Safa)
Mürekkebi kurumadan deyiminin anlamı
* Yazılı bir sözleşme ya da emrin hemen arkasından.
* Bir şeyin yazılmasından çok kısa bir süre sonra.
* Bir kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından kısa bir süre sonra.
Mürüvvetini görmek deyiminin anlamı
* Anne babanın çocuğunun evlendiğini görmesi.
* Evladının mutluluk verici günlerini görerek sevinmek.
* Evladının kendisine hizmet ve yardım etmesiyle rahat bir yaşam içinde olmak.
* Çocuklarının sevinçli günlerini görerek mutluluk duymak.
Örnek: Acaba çocuklarımın mürüvvetini görecek miyim?
Örnek 2: Oğlum artık senin mürüvvetini görmek istiyorum.
Meydan vermemek deyiminin anlamı
* Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermemek, engel olmak.
* Fırsat vermemek.
Örnek: Onların kavga etmesine sakın meydan vermeyin çocuklar.
Örnek 2: Hasan gibi çapulculara meydan vermemek lazım.
Meydana çıkmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin belli olması, anlaşılması, ortaya çıkması.
* Ortaya çıkmak, ortada kendini göstermek, görünmek.
Örnek: Hastalığı sonradan ortaya çıkmıştı.
Örnek 2: Korkak herif meydana çık da yüzünü görelim.
Örnek 3: Ahmet sakın gün ağarmadan meydana çıkma.
Meydanı boş bulmak deyiminin anlamı
* Kendisini engelleyecek kimse görmediğinde, bu durumdan faydalanarak kötü işler yapmak.
* Çekinilecek ya da kendisine engel olacak kimse bulunmadığından istediği gibi davranmak.
* Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek.
Örnek: Meydanı boş bulan eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başlamışlardı.
Örnek 2: Kemal meydanı boş bulunca garibanlara zulmetmeye başlamış.
Mezar kaçkını deyiminin anlamı
* Çok korkutucu ve çirkin bir dış görünümü olan insan.
* Çok zayıf, bitkin, güçsüz düşmüş kişi.
Örnek: Ahmet askerden dönünce mezar kaçkını olmuştu.
Mezhebi geniş deyimi ne demek
* Ahlak yönünden çok açık görüşlü, toplumun ahlaksızlık olarak gördüğü birçok şeyi normal bir davranış olarak gören.
* Namus konusunda gerekli olan titizliği göstermeyen, kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan.
Mırın kırın etmek deyiminin anlamı
* Çeşitli sebepler ileri sürmek, nazlanmak.
* Bir isteği yerine getirmemek için çeşitli bahaneler ileri sürüp nazlanmak.
Örnek: Mırın kırın etme de olanları anlat.
Örnek 2: Mırın kırın etmeyi bırak da yak şu sobayı.
Mideye oturmak deyiminin anlamı
* Yenen bir yiyeceğin hazmedilememesinden dolayı rahatsızlık vermesi.
* Bir kişi ile kolay başa çıkılamayacağını belirtir.
* Yenilen şey midede bir ağırlık, katı bir şey var duygusu ve sindirim güçlüğü yaratmak, sindirilemeyerek mideye rahatsızlık vermek.
Örnek: Hanım fırından ne biçim ekmek almıştın mideme oturdu.
Mihenk taşı deyimi nedir
* Bir şeyin değerini anlamaya yarayan ölçüt.
* Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt.
Mim koymak deyiminin anlamı
* Unutulmaması için işaret koymak.
* Bir şeyin önemli olduğunu belirtmek için kullanılır.
* Kuşkulanarak ya daönemli bularak üstünde ısrarla durmak.
* Önemli bularak üstünde durmak, dikkate almak, önemli şeyler arasında saymak.
Örnek: Bu ata sözüne bir mim koy, dedi öğretmenim.
► Osmanlı Türkçesi’nde mim harfi “mühim” kelimesinin kısaltılması olarak kullanılır. Okunan bir yazıda önemli görülen yerleri belirtmek için satırın başına “mim” harfi konurdu.
Moda olmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin toplum içinde yaygınlaşması, gözde duruma gelme.
* Yaygın duruma gelmek, gözde olmak, beğenilir ve arzu edilir olduğu için yapılır olmak.
Örnek: Saçları kısa kestirmek bu yıl moda oldu.
Örnek 2: Dar paça pantolonlar bu yıl moda oldu.
Modası geçmek deyiminin anlamı
* Eskiden toplum içinde yaygın olan bir şeyin, yaygınlığını kaybetmesi.
* Moda olmaktan çıkmak, önemini yitirmek, tutulmaz olmak, eskimek.
Örnek: Bu elbisenin modası geçti artık.
Örnek 2: Oğlum bu lafların modası geçti artık, kandıramazsın beni.
Muallakta kalmak deyiminin anlamı
* Belirsiz bir durumda kalmak, sonuca bağlanmamak, sürüncemede kalmak.
* Hava ile yer arasında havada asılı kalır gibi durmak.
* Sonuçlanmamış, boşlukta kalmış, sürüncemede olan.
Örnek: Mirasçılardan biri yok, dükkan gelirinin kime gideceği muallakta kaldı.
Örnek 2: İzmir’e tayinim çıktı, gitsem mi gitmesem mi düşüncesi ile muallakta kaldım.
Muhallebi çocuğu deyiminin anlamı
* El bebek gül bebek büyütülmüş, narin, nazlı büyütülmüş, çıtkırıldım, elinden iş gelmeyen, dayanıksız kimse.
Örnek: Senin gibi muhallebi çocuklarıyla iş yapamam ben.
Örnek 2: Oğlum biz senin gibi muhallebi çocuğu değiliz, tarlada da çalışırız, ekmeğimizi taştan da çıkartırız.
Mızıkçılık etmek deyiminin anlamı
* Bir eğlencede insanların eğlenmesine engel olacak davranışlarda bulunmak, bahanelerle oyun bozmaya çalışmak.
* Sudan nedenler öne sürüp oyunu, işi bırakmak, bozmak, oyunbozanlık etmek.
* Bir oyunu ya da birlikte yapılan bir işi çeşitli bahaneler ileri sürerek bozmaya çalışmak, razı olmamak.
Örnek: Alır mıydın? Sevinir miydin? Yoksa mızıkçılık eder: Olmaz, sayım suyum yok. Siz birlik olup bana oyun ettiniz mi derdin? H. Taner
Örnek 2: Yeter artık mızıkçılık yapmada oyunumuzu oynayalım.
Mide bulandırmak deyiminin anlamı
* Tiksinti verici bir davranışta bulunmak.
* Mideyi etkileyip kusacak duruma getirmek.
* Bir iş, durum kötü sonuca varacağı kuşkusunu uyandırmak, kuşkulandırmak.
Örnek: Çekil çabuk karşımdan, midemi bulandırıyorsun!
Örnek 2: Pişkin pişkin karşıma geçipte midemi bulandırıyorsun!
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey