Laf taşımak deyiminin anlamı nedir
* İki kişi ya da bir grup arasında dedikodu ederek laf götürüp getirmek.
* Birinin bir kimse için, ötekinin de onun için söylediği kötü sözleri, onların aralarını açmak amacıyla, kendilerine ulaştırmak.
* Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek.
Örnek: O laf taşıyıcı adamdan uzak durmalısın.
Örnek 2: Ayşe hanım laf taşımayı bırakmasan iki kardeşi birbirine düşüreceksin bunu bilesin.
Lamı cimi yok deyiminin anlamı
* Değişmez, kesin. “Mazeret kabul etmiyorum!” kesinlikle olmalı, başka yolu yok anlamında kullanılır.
* Bir konu üzerinde itiraz kabul etmediğini bildirmek için, diğer bir deyişle hiçbir bahane, itiraz, mazeret, duraksama, karşı gelme yok” anlamında kullanılır.
Örnek: Lamı cimi yok, bu akşam bize geleceksiniz, tamam mı?
Lafa tutmak deyiminin anlamı
* Bir kişiyi konuşturarak işinden ya da gideceği yerden alıkoymak, meşgul etmek.
* Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak.
Örnek: Sen adamı lafa tutup oyala, ben hemen geliyorum.
Örnek 2: Onu biraz lafa tutup oyalamaya başladılar.
Lafı ağzına tıkamak deyiminin anlamı
* Söylenmek istenen bir şeyi tam bitiremeden cevabını vererek söyletmemek.
* Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek.
Örnek: Ağzını açar açmaz lafı ağzına tıkadılar adamcağızın.
Örnek 2: İyi vaaz veriyordu ama köylüler lafı ağzına tıkadılar hocanın.
Lafı ağzında gevelemek deyiminin anlamı nedir
* Söyleyeceği şeyi bir türlü söyleyememek, açık konuşmamak.
* Söylemek istediğini açık olarak bir türlü söyleyememek, şundan bundan bahsetmek.
* Bir konu hakkında asıl konuya bir türlü gelememek, lafı dolandırmak gevelemek; korkudan yada başka bir durumdan dolayı konuşulması gereken konuya varamamak.
Örnek: Ahmet’in bir derdi vardı lafı ağzında geveledi durdu.
Örnek 2: Beni görünce şaşırdı, lafı ağzında gevelemeye başladı.
Lafı ağzında kalmak deyiminin anlamı
* Söylemek istediği bir şeyi söyleyememek, ağzında kalmak.
* Herhangi bir nedenle konuşmasını, sözünü bitirememek.
* Söyleyeceğini söylemeye zaman bulamamak, konuşmasını bitirememek.
Örnek: Adam birden içeri girince, Hasan’ın lafı ağzında kaldı.
Lafı çevirmek deyiminin anlamı
* Söylediği bir şeyi konuşma esnasında değiştirerek başka bir konuya girmek veya birisinin söylediği bir sözü değiştirerek başkasına söylüyormuş gibi yapmak.
* Söylediklerinin (konuşmasının) sakıncalı bir biçim aldığını anlayınca söze başka bir yön vermek, başka konuya geçmek.
Örnek: Beni görünce birden nasıl da sözü çevirdi.
Örnek 2: Ahmet salondan içeri girince yanımdaki komşu hemen sözü çevirdi.
Lafını bilmek deyiminin anlamı
* Söylediği sözlerin sonuçlarını düşünerek, yerinde ve tutarlı konuşmak.
* Söylediği sözün ne gibi sonuçlar doğuracağını kestirebilmek, ileri geri konuşan biri olmamak, tutarlı ve mantıklı konuşmak.
* Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak.
Örnek: Efendi! lafını bilde konuş. Onun kim olduğunu biliyormusun?
Örnek 2: O daima lafını bilir bir insan olmuştur.
Lafını etmek deyiminin anlamı
* Yapılan bir iyiliği daha sonra hatırlatmak, bu iyiliğin karşılığı olarak bir şeyler istemek.
* Bir kişiden ya da olaydan bahsetmek, bir şey üzerinde konuşmak.
Örnek: Artık lafını etmeyin şu adamın.
Laçka olmak deyiminin anlamı
* Bir ilişkinin gereğinden fazla samimi olması, hiç saygı kalmaması.
* Herhangi bir düzenin iyi işlemez olması.
* Vida, mil gibi makine bölümleri aşınarak ya da yuvaları genişleyerek gevşemek.
* Eskimek, işe yaramaz halde olmak.
* Herhangi bir iş gevşek ve düzensiz yürütülmek.
Örnek: Bu vidalar laçka olmuş, kol tutmuyor.
Laf altında kalmamak deyiminin anlamı
* Kendisine söylenen her şeye verecek bir cevabının olması.
* Bir kimsenin söylediği, kendisine dokunan her söze gereken karşılığı vermek.
* Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek.
Laf altında kalmamak ile ilgili cümleler
– Sen merak etme ben kimsenin lafı altında kalmam, gereken cevabı vereceğim.
– Ahmet lafın altında kalmadı, ağaya gereken cevabı verdi.
Laf aramızda deyiminin anlamı
* Bir toplulukta konuşulanların başka kişilere anlatılmaması gerektiğini ifade eder. “Başkaları duymasın, bilmesin.” anlamında kullanılır.
* Söylediğim aramızda kalsın, başkaları duymasın, kimseye söyleme anlamında kullanılır.
Laf aramızda deyimi ile ilgili cümleler
– Laf aramızda, Ali yine öç alacağım demeye başlamış.
– Laf aramızda aslında tek bir sorun var oda Ali’nin burda olması.
– Laf aramızda ayşenin kızı tıpı kazanmış.
– Sana söyleyeceğim ama laf armızda kalsın.
Lök gibi oturmak deyiminin anlamı
* Bütün ağırlığıyla ve heybetiyle oturup kalkmak.
* Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek.
Örnek: Sedire lök gibi oturunca gacur gucur sesler duyuldu.
Lügat paralamak deyiminin anlamı
* Güzel konuşmak maksadıyla eski ve sık kullanılmayan kelimeleri bulup kullanmak.
* Konuşurken, konuşma dilinde bulunmayan yabancı, ağdalı, anlaşılmaz, sözcükler kullanmak.
* Anlamını bilmediği halde, bilgiç konuşmak.
* Anlaşılmaz, süslü, parlak, ağdalı, konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak.
Örnek: Lügat paralamak hoşuna gitmeye başlamıştı.
Lüpe konmak deyiminin anlamı
* Değerli bir şeyi hiçbir emek harcamadan elde etmek.
* Bir şeyi hiç emek vermeksizin ele geçirmek.
Leb demeden leblebiyi anlamak deyiminin anlamı
* Anlatılmak istenen şeyi uzun uzun açıklamaya ihtiyaç duymadan, çabucak anlamak. Anlayışlı zeki olmak.
* Bir söze daha başlanırken ne demek istendiğini anlayıvermek, hemen anlamak.
Örnek: Doğrusu leb demeden leblebiyi anlarmışsınız, demek ister. (O. Kemal)
Leb demeden leblebiyi anlamak deyiminin hikayesi
Bir zamanlar çok zeki ama çok sabırsız bir talebe varmış. Sürekli hocasının lafını keser, araya girermiş. Bir gün yine dersteyken hocası Farsçada “dudak” anlamma gelen “leb” kelimesini söylediği anda çocuk “Leblebi mi, hocam?” diye atlamış. Hocası gülmüş: “Maşallah leb demeden leblebiyi anlıyorsun ama bu sefer yanıldın. Başka bir şey diyecektim. Biraz sabret de lafın sonunu bekle” demiş.
Leke sürmek deyiminin anlamı
* Bir kimsenin toplumdaki itibarını azaltacak bir iftira atmak.
* Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak.
Örnek: Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah’tan hiç korkmadılar.
Örnek 2: Yazık oldu adama kara bir leke sürdüler ardından da işten attılar.
Leşini çıkarmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi çok yıpratarak kullanmak ya da bir kimseyi çokça dövmek, kıyasıya dövmek, çok feci dövmek.
Örnek: 4 kişiydiler, adamın leşini çıkardılar.
Leyleğin attığı yavru deyiminin anlamı
* Sevilmeyen, istenmeyen kimse.
* Yakınlarından ilgi görmeyen, çevresinin uzaklaştırdığı kimse.
Örnek: Leyleğin attığı yavru gibiyim kimse beni sevmiyor.
Lokması ağzında büyümek deyiminin anlamı
* Herhangi bir sebepten ötürü ağzına attığı bir lokmayı bir türlü yutamamak.
* Üzüntü, iştahsızlık, acı ya da üzüntüden dolayı çiğnemekte olduğu lokmayı bir türlü yutamamak, yiyememek.
Örnek: Ağzında lokmalar büyümeye başladı, gözleri dolu dolu oldu.
Lokmasını saymak deyiminin anlamı
* Bir kişinin yediklerine dikkat etmek, ne kadar yediğini hesaplamak, onu yemek yerken huzursuz etmek.
* Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak.
Örnek: Lokmalarımı mı sayacaksın.
Laf atmak deyiminin anlamı
* Bir kişiye seslenmek.
* Sözle sarkıntılık etmek.
* Bir yere oturup söyleşmek, çene çalmak.
* Birisine, uzaktan uzağa, dokunacak söz söyleyip işittirmek.
Örnek: Kahveye gidelim, iki laf atar, tavla oynarız.
Örnek 2: Karşı masaya laf atınca kavga çıktı.
Örnek 3: Laf atarak beni tahrik etmeye çalışıyorlardı.
Laf ebesi deyiminin anlamı
* Çok konuşan, hazırcevap kişiler için kullanılır.
* Ağzı çok laf yapmak, söyleyecek sözü bol olan, her söze karışan, herkese söz yetiştiren, çok konuşan.
Örnek: Laf ebeliğini bırak da ne söyleyeceksen söyle!
Laf etmek deyiminin anlamı
* Konuşmak.
* Yapılan bir iyiliği daha sonra hatırlatmak, dedikodu etmek.
* Biriyle çene çalmak, konuşmak, söyleşmek.
* Bir şeyi dedikodu konusu yapmak.
Örnek: Akşam buluşalım da iki çift laf edelim.
Laf işitmek deyiminin anlamı kısaca
* Şikâyet duymak, paylanmak, söz işitmek, azarlanmak, biri kendisine darılmak.
* Bir insandan belli suç,kabahat ve ihmalkarlık yüzünden fırça yemek eleştirilmek.
Örnek: Durup dururken babamdan söz işittik yine.
Laf olsun diye deyiminin anlamı
* Bir amacı olmaksızın, rastgele.
* Belli bir amaç gözetmeyerek.
Örnek: Kızma canım, laf olsun diye söylemiştir o sözleri.
Örnek 2: Adam ağzına geleni söyledi sonra da laf olsun diye söyledim dedi, çekti gitti.
Laf yetiştirmek deyiminin anlamı
* Kendisine söylenen bir lafın altında kalmayarak hemen cevabını vermek, çene yarıştırmaya kalkmak.
* Birine karşı söylenen olumsuz bir sözü ona iletmek, laf taşımak.
* Bir söze karşılık vermekte gecikmemek, durmadan konuşmak.
Örnek: Laf yetiştirmeyi bırakta bana yardım et.
Laf yok deyiminin anlamı
* Kesin kabulü bildirir. “Eleştirilecek bir yönü yok!” anlamında kullanılır.
* Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok” anlamında kullanılır.
Örnek: Arkadaşıma laf yok, o mert mi mert biridir.
Örnek 2: Komşuma laf yok, onlar çok iyi insanlardır.
Lafa boğmak deyiminin anlamı
* Çok konuşarak karşıdakini bıktırmak.
* Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak.
Örnek: Kızı istemeye gittik ama komşuları bizi o kadar lafa boğdu ki illallah ettik.
DEYİM NEDİR?
Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı ya da söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.
Diğer bir deyişle Deyim; Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
DEYİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Farklı bir sözcük getirilir veya sözcüklerin yeri değiştirilirse, ifade etmeye çalışılan düşünce anlamlı ve cümle akşına uygun olsa bile kullanılan söz grubu deyim sayılmaz.
“Başını taştan taşa vurmak” deyimi “kafasını taştan taşa vurmak” biçiminde söylenemez.
“Tut kelin perçeminden” deyimi” kelin perçeminden tut” biçiminde kullanılamaz.
2. Deyimler en az iki sözcükten oluşan söz gruplarıdır. Bir sözcük tek başına deyim oluşturamaz.
– Ağzını aramak
– Bozuntuya vermemek
– Fikir yürütmek
– Ekmeğini taştan çıkarmak
– Elinden geleni ardına koymamak
3. Deyimler farklı farklı söz grupları biçiminde meydana gelmişlerdir. Deyimleri oluşum şekillerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabiliriz.
İsim Tamlaması Biçiminde Olanlar
Ateş pahası, ekmek kapısı, balık istifi, eşek şakası, anasının gözü vb.
Sıfat Tamlaması Biçiminde Olanlar
Kara cahil, deli fişek, yarım ağız, püsküllü bela vb.
Kurallı Bileşik Sıfat Biçiminde Olanlar
Çenesi düşük, içten pazarlıklı, eli açık, maymun iştahlı, gözü kara vb.
Mastar Grubu Biçiminde Olanlar
Acemilik çekmek, ciğeri beş para etmemek, suratı bir karış asılmak, iki ayağını bir pabuca sokmak, etekleri zil çalmak, göz dikmek, aldırış etmemek vb.
Cümle Biçiminde Olanlar
Adet yerini bulsun. Dostlar alışverişte görsün. Delik büyük yama küçük. Fol yok yumurta yok. Ayıkla pirincin taşını vb.
(Eksiltili cümle, ikileme vb biçiminde olan deyimler de vardır.)
4. Ne kadar fazla sözcükten oluşursa oluşsun deyimler tek bir kavramı ya da durumu karşılar. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Atasözlerinin arka planında öğüt verme, ders çıkarma gibi unsurlar varken deyimler yalnızca bir durumu bir kavramı belirten anlatım kalıplarıdır.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Hayalcilik
Üstüne tuz biber ekmek: Kusuru artıracak harekette bulunmak
Suya götürüp susuz getirmek: Herhangi bir işte diğerini alt etmek
Atı alan Üsküdar’ı geçti: Fırsatı kaçırmak
Havanda su dövmek: Boşuna uğraşmak
Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri? “Nerem doğru ki” demiş: İşin her tarafının bozuk olması durumu
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır.
Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine oturmak anlamında değildir.)
Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir anlatılması.
Ayağının tozuyla: Gelir gelmez
Burun kıvırmak: Beğenmemek
Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak
Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan avanak
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam aynıdır.
Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en önemli, en zor bölümü bitti.
İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde görünmek.
Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu bulunmamak.
Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay olan aynı zamanda kıymetli olan şey