Bismillahirahmanirahim…
“Ey iman edenler! Eğer fasığın biri size bir haber getirirse onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”” (6. Ayet)
Allah-u Teâlâ, müminleri her konuda uyardığı gibi burada da uyarıyor. Yani gelen bir haber üzerine takınılması gereken durumu anlatıyor.
Burada dikkat edilecek en önemli husus; Allah Teâlâ”nın, gelen haberi değerlendirme konusunda haberi getirenin vasfına işaret etmesi… “Fasığın biri size haber getirirse…”” Yani yoldan çıkmış, dinin emirlerine uymayan, sorumsuz biri size haber getirdiğinde onun yanlış olması kuvvetle muhtemeldir… Ayet, yayılan haberlerin; İslam cemaati arasında kuşkunun ve şüphenin şüyu bulmaması, malumatın sakat olmaması için araştırılması gerektiğini belirtmektedir. İslam cemaatinde asıl olan fertlerin güvenilir, söylenen haberlerin doğru olmasıdır. Fasık ise verdiği haberde bile şüpheye götüren kimsedir. Onun için İslam cemaati fasığın haberi üzerine hareket edip etmeme hususunda acele etmemelidir.
Nitekim ayetin, güvenilmez kimselerin getirdiği haberleri; doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun olmadığı yönündeki manası ve hükmü genel olmakla beraber her zaman ve mekân için geçerlidir. İşte çok önemli olan bu talimat ibretlik bir olay üzerine vuku bulmuştur.
Olay şöyle nakledilmektedir;
Velid b. Ukbe, Ben-i Mustalık kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir. Velid yolda iken birisi, bu kabileden silahlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Velid, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamber Efendimiz (SAV)”e durumu anlatır. Peygamber (SAV) de haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve gereğini yapmak üzere Halid b. Velid”i gönderir. Halid kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır. Söz konusu gurubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslam”a bağlılıklarının devam ettiğini tespit eder ve Medine”ye döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek veya zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamber”e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır…
Evet, burada ayetin muhtevası umumidir. Ve prensip olarak da fasığın getirdiği haberi inceleyip araştırması gerektiği belirtilmektedir.
“… Yoksa bir kavme sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.”” Yani size gelen haberi iyice araştırmasanız, sonrasında istemeden birilerini rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişman olursunuz…
“Hem bilin ki içinizde Allah”ın peygamberi vardır. Şayet O, birçok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz ki sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalbinize güzel göstermiştir. Küfrü, fasıklığı, isyanı da çirkin göstermiştir. İşte doğru yolu bulanlar da onların ta kendileridir.” (7. Ayet)
“Hem bilin ki içinizde Allah”ın peygamberi vardır.”” Bu kolayca anlaşıla bilen bir gerçektir. Çünkü fiilen vuku bulmuştur. Ama iyice düşünüldüğü taktirde tasavvuru bile mümkün olmayacak kadar müthiş olabilecek bir gerçektir. Kolay mıdır insanın daima canlı ve müşahhas bir bağlantı ile göklere bağlanması; gökyüzünden yeryüzüne gelen sesleri, arasında bulunduğu kimselere bildirmesi… Allah”ın Resulü (SAV)”ne olan hadiseyi haber vermesi ve bu durumda ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini bildirmesi kolay bir şey değildir. Ama durum böyle olmuştur.
“Şayet O, birçok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz ki sıkıntıya düşerdiniz.”” İnsanların çoğunda özellikle kötü, aleyhte ve tehlike bildiren haberleri hemen kabul etme eğilimi vardır. Bu yüzden insanlar arasında birçok kötü zan, düşünce ve eylem ortaya çıkmış; pişmanlıklar, bazen telafisi mümkün olmayan zararlar görülmüştür. Hz. Peygamber ile Onun ahlakında ve yolunda olanlar böyle haberler karşısında tedbiri elden bırakmaz, acele ile hüküm vermez, harekete geçmezler. Yetkin önderler böyle tedbirli davranırken onlar kadar birikimli ve deneyimli olmayan sıradan insanlar telaşa kapılır, önderlerinin tedbirli davranmalarının hikmetini kavrayamazlar. Bunların “Neden hemen harekete geçilmiyor?”” diye söyledikleri, hatta aleyhte konuştukları olur. Ama gerektiği şekilde tahkik edildiğinde bu tür haberlerin, bilgilerin yalan, yanlış, eksik olduğunun veya yanlış anlaşıldığının sayısız örnekleri vardır. Önderin davranışı karşısında teslimiyet göstermek, acelecilik göstermemek ve isyan etmemek için sahabede iman, Peygambere güven ve sevgi vardı. Şu halde daha sonraki zamanlarda da insanların, peygamber ahlakındaki önderleri seçmeleri ve onlara güvenmeleri gerekmektedir.
Ve sanki Allah şöyle bir soru sormamızı da istiyor; “Ya Allah Resulü aranızda olmasa ne yapacaksınız? Allah Resulü aranızdayken böyle yapıyorsunuz… Allah Resulü aranızdan ayrılınca ne yapacaksınız?”
“Ama Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize güzel göstermiştir.”” Ne kadar mükemmel bir ifade; “Allah size imanı sevdirmiştir.” Dinin temeli sevgidir. Bu ayet bunu söylüyor. Dinin zemini sevgidir. İman ağaca benzer; bu ağacın kökü sevgidir. Sevgi tohumundan çıkar; tohumu sevgidir…
Ayette “habbe ileykum” deniyor. “Habbe” aynı zamanda tohum demektir. Meyvesi tohumdan çıkan ürüne de “habbe” denir. Onun için buğday, arpa gibi ürünlere hububat deriz. Çünkü bir ekersiniz; kendisinden birçok alırsınız. Onun için muhabbet kalbe inmiş bir hububattır. Yürek tarlasına sevgi tohumu ekilirse her biri; sonsuz veren ağaca dönüşür. Onun için din ağacı muhabbet tohumundan çıkar…
“Bu Allah”ın fazl-ı keremindendir. Ve Allah Alim”dir, Hakim”dir.”” (8. Ayet)
Burada dikkatleri üzerine toplayan husus, Hak Teâlâ”nın insanlar için hayır buyurduğunu hatırlatmasının, müminlerin kalbini şerden, küfürden, fasıklıktan kurtarmış olmasının ve fazlu nimetinin eseri olarak onlara doğru yolu göstermiş olmasının anılmasıdır. Bütün bunların Allah”ın ilim ve hikmetine dayandığının belirtilmesidir. Bu hakikatlerin belirtilmesinden maksat onlara her hareketlerinde Allah”a yönelmeleri ve O”nun iradesine teslim olmaları, bu iradenin ötesindeki hayır ve bereketi beklemelerine bir işarettir. Çünkü Allah kendilerine hayrı seçmektedir. Allah”ın Resulü ise kendilerini ellerinden tutup bu hayra götürmektedir. İşte bu, Allah tarafından bahşedilmiş bir lütuf, bir nimettir. Doğru yolu bulmuş olanlar da işte onlardır. Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
Kaynaklar:
Fizilal”il Kur”an, İbn-i Kesir Tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri
Seda Arslan / Nisanur Dergisi